TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Enkazda kadın mahrumiyeti: Kendi kokumdan utandım

Deprem bölgesine giderek bölgedeki kadınlarla bir araya gelen Başkan Aydın, enkaz bölgesindeki kadınların mahrumiyetinden bahsetti: “Kendisine zulüm eden eski eşin evine dönmek zorunda kalıyor.”

Haber Giriş Tarihi: 18.03.2023 06:23
Haber Güncellenme Tarihi:
Kaynak: Haber Merkezi
ilksesgazetesi.com
Enkazda kadın mahrumiyeti:  Kendi kokumdan utandım

SULTAN GÜMÜŞ KAYA / ÖZEL HABER

Çocuk ve yaşlıların bakımlarını da üstlenmek zorunda kalan kadınlar, tüm dünyada olduğu gibi afetlerin en çok etkilediği grubu temsil ediyor. Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu Türkiye'nin 17 Şubat 2023 tarihli durum raporuna göre; 11 şehirde depremden etkilenen kişi sayısı tahmini 15.8 milyon, hamile kadın sayısı 226 bin, üreme çağındaki kadın sayısı 4.1 milyon ve önümüzdeki ay gerçekleşmesi beklenen doğum sayısı 25 bin…

Çiğli Kent Konseyi Kadın Meclisi Başkanı ve aynı zamanda Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK) gönüllüsü Kızbes Seyhan Aydın, deprem bölgesine giden EŞİK görevlilerinin, depremzede kadınlara yönelik kendilerine bildirilen izlenimleri gazetemize aktardı. Başka bir yolu olmadığını düşündüğü için boşandığı eşinin evine dönen ya da uzaklaştırma kararı aldırdığı eşi ile aynı çadırda bulunmak zorunda kalan kadınlardan bahseden Aydın, “Erkek şiddeti aslında sürekli bir depremdir. Sürekli bir pandemidir. Ruhlarımız ve kentlerimiz toz duman… Depremin yerle bir ettiği kentleri de, umudumuzu da kadın dayanışmasıyla yeşerteceğiz” dedi.

BULAŞ RİSKİNİ ARTIRIYOR

Kızbes Seyhan Aydın, sözlerine şöyle başladı: “Temel ihtiyaçlara erişim, özellikle adet hijyen ürünleri, temiz iç çamaşırı başta olmak üzere tüm temizlik ürünleri, depremden etkilenen bölgede ciddi bir sorun. Hem depremden etkilenenler hem de bölgede çalışan gönüllülerin temiz su, duş, tuvalet ve el yıkama noktalarına erişimi oldukça sınırlı. Bu sebepler, bulaşıcı hastalıkların yayılması riskini artırıyor. Afetler, mevcut toplumsal cinsiyet eşitsizliğini ve ayrımcılıkları daha da derinleştirir. 6 Şubat Depremleri de buna neden oldu. Kadınlar ve kız çocukları, sağlık hizmetlerine, yeterli besin ve suya, hijyen koşullarına, eğitim, teknoloji ve bilgiye erişimde yaşadıkları eşitsizliklerden dolayı; ölüm, hastalık ve hak ihlaline uğrama konusunda en riskli gruplardan biri. Deprem bölgesine yönelik tüm faaliyetler bu gerçek gözetilerek planlanmak zorunda.”

KENDİ KOKUMDAN UTANDIM

Aynı zamanda 1999 Depremi’ni yaşayan biri olarak depremzede kadınlarla empati kurabildiğini kaydeden Aydın, “Sakarya’daydım o zaman. Doğal afetlerin en çok çekeni yine kadınlar oluyor. Ben 25 gün yıkanamamıştım. İçine sığındığım arabada kendi kokumdan utandım. Tuvalet ihtiyacını dahi karşılamakta zorluk çekiyorsun. Bölgede EŞİK gönüllülerimiz, kadın koalisyonu gönüllülerimiz, Mor Dayanışma gönüllülerimiz var. O gönüllülerimizden aldığımız bilgiye göre bir tuvalet dahi yok. Bir çadırda çocuk, erkek, kadın karışık birçok yabancı insan iç içe. Kadının kıyafetini değiştirmesi, pedini rahatça kullanması her şeyi problem. Bunu söylerken utanmaya gerek yok, sebep olan utansın. Yaşanan taciz vakalarına girmek dahi istemiyorum. Deprem öncesinde koruma emri çıkmış bir kadın, deprem sonrasında kendine şiddet uygulayan erkekle aynı çadırda yaşamak zorunda kalıyor. Çadırı bir tarafa koyarsak kendisine zulüm eden eski eşin evine dönmek zorunda kalıyor. O an ona göre başka bir yolu yok çünkü. Aslına bakarsanız erkek şiddeti sürekli bir depremdir. Sürekli bir pandemidir! Yine bölgedeki EŞİK gönüllülerimizden aldığımız bilgiye göre kadınlar çocuklarını bulamıyor. Bir yandan çocuk acısı, diğer taraftan kendi mahrumiyetleri…” dedi.  

KADIN EMEĞİNİ DEĞERSİZLEŞTİREN…

“Kovid-19 tüm dünyadaki bakım krizini, milyonların hayatına mal olacak şekilde hepimizin gözleri önüne sermişti” diyen Aydın, “6 Şubat depremleri ve sonrasında yaşadıklarımız da bu krizden bağımsız düşünülemez. Bakım krizi, neoliberal politikalar yoluyla tüm kamu hizmetlerinin yıkıma uğratılmasıyla giderek büyüyor. Tarihsel cinsiyet eşitsizliğinin sonucunda kadınlara biçilen bir rol olarak görülen bakım, kadınları ve kadın emeğini değersizleştiren ve görünmez kılan alanlardan biri olmaya devam ediyor. Oysa bakım, birebir bir insana bakım vermenin ötesinde çevreyi, dünyayı, canlı ve cansız tüm varlıkları gözetmek anlamına geliyor” sözlerine yer verdi.

AFETLERİN YÜKÜ KADINLARIN OMZUNDA

Aydın, “Annem, ben evlenince bir söz söylemişti, ‘Sopayı kapının arkasına koy. Kocan seni dövdüğünde zahmet etmeden alsın, sen diğer tarafta cennete gidersin’ diye. Ben de derdim ki ‘Anne o cennet senin olsun, ben istemiyorum böyle bir cenneti.’ Kadını özgüvensiz yetiştiren, erkeğe muhtaç eden bu sistem anneme de böyle öğretmiş çünkü. Derslere Kadın İnsan Hakları Eğitimi konulmalı. Derslere Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Eğitimi konulmalı. Çocuklar, kız ya da erkek olarak değil, insan olarak yetiştirilmeli. Eğer insan olarak yetiştirilirse o zaman kız kardeşini, kız arkadaşını hor görmeyen bir zihniyet inşa etmeye başlarız. Ve tüm bu eğitimlerin temeli anaokullarında atılmalı. Yerel yönetimler, kamu yönetimleri, sivil toplum örgütleri el ele vermeli, hep birlikte hareket etmeliyiz. Biz bize yardımcı olacağız. Afetlerin yükünü kadınların omzundan alacak politikalar geliştirsinler. Ruhlarımız ve kentlerimiz toz duman… Ama bu, hayallerimizden ve geleceğimizden vazgeçtiğimiz anlamına gelmiyor” açıklamasında bulundu.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.