TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Emsal artışında belediyelere adaletsizlik yapılıyor

Karşıyaka Belediye Başkanı Cemil Tugay, kentsel dönüşümde çözüm reçetesini açıkladı ve “Belediyelere bir kentsel dönüşüm fonu tanımlasınlar, o fona kaynak sağlansın. Binaların dönüşümü için de oradan insanlara para verelim” dedi

Haber Giriş Tarihi: 28.02.2023 12:11
Haber Güncellenme Tarihi:
Kaynak: Haber Merkezi
ilksesgazetesi.com
Emsal artışında belediyelere adaletsizlik yapılıyor

VEDAT ARAZ

Karşıyaka Belediye Başkanı Cemil Tugay, İLKSES TV’de yayınlanan Erdak Erek ile Siyaset Kulisi programında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

Deprem gerçekliği ve İzmir’deki kentsel dönüşüme ilişkin çarpıcı açıklamalarda bulunan Tugay, emsal artışında odalara ve belediyeye haksızlık edildiğini belirtti. Tüm paydaşları tatmin edecek dönüşümün tek yolunun merkezi iktidardan geçtiğinin altını çizen Tugay, iktidara çözüm önerisi sundu.

“DEPREM KONUSU İYİ YÖNETİLMİYOR”

Kahramanmaraş merkezli deprem felaketine ilişkin konuşan Tugay, “Çok geniş bir alanda büyük bir yıkım var. Enkazların kaldırılması bile 1 yılı alacak. Psikolojik, sosyolojik birçok sonucu olacak tüm ülke için. Faturası hepimize çıkacak. Hiç kimsenin suçu var diyemem ama şunun sorgulanması lazım. Ülkemizde deprem konusu iyi yönetilmiyor. Kanun ve mevzuatlar halen oturmamış.Biz Gaziantep’in Islahiye ilçesiyle kardeş gibi çalıştık. Ayrıca daha önceden kardeşlik protokolümüz olan Pınarbaşı beldesi var. Biz bu şekilde çalışmamızı yürüktük ve halen de devam ediyor. Bu arada CHP bir görev paylaşımı yaptı. CHP’li belediyeleri buralara dağıttı. Afet gören her ilden sorumlu bir büyükşehir ve büyükşehirin altında da farklı illerin ilçelerini görevlendirdi. Bizim de sorumluluğumuza Malatya verildi. Çalışmalarımızı orada sürdürüyoruz. Tabii talep doğrultusunda farklı il ya da ilçelere de yardımcı oluyoruz” dedi.

“YEREL YÖNETİMLERİN KAYNAKLARI ÇOK SINIRLI”

Olası İzmir depremi üzerinden bina envanteri ve kentsel dönüşüm hakkında değerlendirmelerde bulunan Tugay, “Üzerinde düşünmesi biler insanı endişelendiren bir durum. Deprem bölgesinde olduğumuz çok açık. Bizim çevremizde 6-5,5 şiddetinde deprem üretecek faylar var. Umarız ki olmaz. 30 Ekim depremi yaşadığımız en korkutucu deprem oldu. Ama İzmir merkezdeki 6-6,5 şiddetindeki deprem daha olmadı. Bu deprem bir gün olacak ve şehrin yerleşimini ona göre belirlemek gerekiyor. Bizim şu anki yerleşimimize baktığımızda 1999 yılı öncesinde zemin etüdüne bakılmadan ruhsat verildiğini görüyoruz. Beton kalitesi düşüktü, inşaat kalitesi ve bina güvenliğini sağlayacak zorunluluklar olmadan binalar yapıldı. Bunların büyük bir kısmı da İzmir’in zemininde sıvılaşma olan bölgelerinde yapılmış. Bunlardan biri de Karşıyaka. Eski binaların sayılarının çok olduğu ve bunların yenilenmesi gerekiyor. Bu nedenle insanların elini rahatlattığımız kentsel dönüşüm çalışmasına ihtiyacımız var. Merkezi hükümet de yerel yönetimler de hepimiz bu konuya odaklanmalıyız.  Ben ‘kentsel dönüşüm yapmadınız’ diyen insanlara tepki hissediyorum. Bunun tek bir kişinin değil herkesin elinde olduğunu görmemiz lazım. Esas kaynakların kimlerin elinde olduğunu görmeniz lazım. Yerel yönetimlerin kaynakları çok sınırlı. Sadece emsal artışından insanlara kolaylık sağlanması gibi çok karışık bir yol gösteriliyor. Basit gibi görüne bu konu aslında çok karışık. Bir yanda mevzuata dayalı engeller var. Ortada bir imar kanunu var. Ona göre bir yerde emsal artırdığınızda oradaki nüfus artışını tanımlayan yeşil alan ve otoparkı tanımlamanız gerekiyor. Orada öyle bir şey yoksa mahkeme bu kararı iptal ediyor. O nedenle bütün karar yetkilerinin belediyelerdeymiş gibi görülmesi çok adaletsiz. İnsanları yanlış yönlendirip çözümsüz bırakıyorlar. Kanunu değiştirsinler o zaman. Ancak bu doğru mu o da ayrı bir tartışma konusu. Yaşadığımız yerde zatenyeterli otoparkımız, yeşil alanımız yok. Nefes alamıyoruz. İlave katlarla nüfus daha da artınca ne hale geleceğiz onu da düşünmemiz gerekiyor” diye konuştu.

“MAVİŞEHİR BİZİM DEĞİL BAKANLIĞIN YETKİSİNDE”

Daha önce kullandığı ‘Bostanlı ve Mavişehir Yaman Dağı’na taşınmalı” ifadelerine de açıklık getiren Tugay, “Ben özellikle Bostanlı ya da Mavişehir demedim. Zemin sıvılaşması olan alanlardan bahsettim. O bölgelerdeki yüksek yapılaşmanın gözden geçirilmesi ve eğer bir risk varsa o zaman şehrin sağlam zemini olan yerlere kaydırılmasının düşünülebileceğini söyledim. Bunu ilk söyleyen ben değilim ki. Bunlar doğru sözler, benim kendi kendime uydurduğum değil rapora dayalı sözler. Biz bu bölgede binaların sağlamlığını test etmemiz, bu zeminde kaç katlı bina yapılacağına karar vermemiz gerekiyor. Bunu yapınca belki ‘Burada yüksek katlı binalar’ olmasın diyeceğiz. O zaman biz bu insanları ne yapacağız? Yeni alanları imara açmamız gerekecek. Ben sahile yakın ve yüksek kat deyince insanlar Mavişehir gibi yorumladılar ama ben Mavişehir’i kast etmedim. Mavişehir’deki binalarının betonarme yapısı çok sağlam. Ama zeminde sıvılaşma riski var. Sadece Mavişehir değil bütün sahil şeridi böyle. Burada yapılması gereken şey mevcut durumu iyi analiz etmek. Sadece bina değil zemine de bakılmalı. Bizim zaten Mavişehir’le ilgili depremlerden çok önce aldığımız 8 kattan yüksek olmasın kararı var. Ama bu kararı plan kararına dönüştüremedik. Çünkü Mavişehir bölgesi Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı yetkisinde. Bakanlık orayı 2011 yılında ‘Burası toplu konut alanı ve planlama yetkisi’ bende diyerek almış. Biz bu kararı sadece tavsiye kararı olarak alabildik” ifadelerini kullandı.

“DEVLET BUNU YAPAMAYACAKSA NEYİ YAPACAK?”

İzmir gündeminin son dönemdeki en tartışmalı konusu olan emsal artışı konusunda da belediye ve TMMOB’ye haksızlık edildiğini belirten Tugay, merkezi hükümete “Kaynak ayırın” çağrısında bulundu ve şunları söyledi; “Meslek odalarının, bilim insanların görüşlerine karşılık ‘Siz bizim düşmanımızsınız’ gibi bir tavır göstermek cahilce. Meslek odaları hatalı düşünüyor da olabilir. Farz edelim ki öyle. Ama bu insanların uzmanlığı bu ve bir şeylere dayanarak bunlarısöylüyorlar. Sıradan vatandaş konuyu onlardan iyi biliyor olamaz. O nedenle ne demek istiyorlar anlamak, hataları olduğunu düşünüyorlarsa uzlaşı noktasına getirmek lazım. Bir de şu boyut var: Binalarımız var ve yıkılıp dönüşmesi gerekiyor. Ama paramız eksik. Müteahhidin maliyeti nereden çıkacak olan bakılıyor bu işi yönetmesi gereken merkezi yönetim çok uyanıkça bir şey yapıyor. Sanki tonlarca vergi toplamamış gibi, hiçbir şekilde kaynak sağlanamazmış gibi ‘belediye emsal artırsın’ deyip belediye ve vatandaşı karşı karşıya getiriyor. Emsal verildiğinde sadece size değil o bölgedeki tüm yapılara veriliyor. Bir anda orada nüfus artışı yaşanıyor. Trafik var, nefes alınamıyor, altyapı yetmiyor, yeşil alan sorun.  Depremde nerede toplanacağız diye soruyorlar. Ayırmamışlar ne yapalım! Her yer bitişik nizam yapı dolu Bunun için de büyük ölçekli yani ada bazlı dönüşüm yapmalıyız. Bunun için de para lazım. Bu ülkenin vergileri var. Oradan çıkaracaklar o paraları. Bir sürü şeye fon ve kaynak yaratılıyor. Kentsel dönüşüme de kaynak yaratılır. Ben direkt çözümü söyleyeyim. Belediyelere bir kentsel dönüşüm fonu tanımlasınlar, o fona kaynak sağlansın. Daha çok kazanandan daha çok vergi alarak sağlayalım bu fonu. Binaların dönüşümü için de oradan insanlara para verelim. Bunu 20-30 sene faizsiz verelim. Bu devlet bunu yapamayacaksa neyi yapacak? İnsanlar kurbanlık koyun gibi deprem olsun da o binaların altında kalsın diye mi bekleyelim! Emsal tartışmasına bu işin boğulması kadar yanlış bir şey düşünemiyorum. Sen zaten trafiğin sorun olduğu, nefes alınamayan bir yere emsal ver, iyice yaşanamaz hale getir. Neden? para yok diye. Bu ülkede bal gibi para var. Ama adaletli dağıtılmıyor. Eğer istenirse buna kaynak oluşturulur. Bunu da merkezi hükümet yapacak. Bu işi belediyeler gayet güzel yürütür ama kaynak yok. Kaynak olunca yaparız.”

“KİMSE KİMSENİN YANLIŞINI ARAMASIN”

Yerel yönetimlerin imar planları konusunda yetkilerinin artırılması gerektiğini ifade eden Tugay, “Yerel anlamda imarlaşmanındoğru yapılması için aslında her bölgenin belediyesinin kendi imar planını yapma konusu daha fazla yetkiye sahip olması gerekir Ama bu da canı isteyen canının istediği yere istediği kadar kat versin demek değil. Hükümet bu işe odaları ve meslek örgütlerini daha çok sokmalı. Meslek odalarını bu işten olabildiğince uzaklaştırmaya çalışıyorlar. Eslek odalarını düşman gibi görmek ve göstermek kadar vahim bir hata düşünemiyorum. Bu toplumun sigortası onlar.Para lazım, para. Devlet insanlara bu kaynağı yaratmak zorunda.Çevre ve Şehircilik Bakanlığı İzmir’de yeni yerleşim alanları açmalı. Bazı alanları da rant alanı olarak görmekten vazgeçmeli Herkesin bu konuda siyaset üstü düşünmesi lazım. Hepimiz hata yapıyoruz gibi düşünelim. Kimse kimsenin yanlışını aramasın. Biz belediyelerolarak tek başımıza hareket etmiyoruz. Merkezi hükümete ve yaptığı üst ölçekli planlara bağlı olarak hareket ediyoruz. Bu planların yeniden gözden geçirilmesi ve düzenlenmesi için bilim insanların görüşlerinin alınması gerekiyor” dedi.

“SANKİ KÖTÜ YÖNETİMİN HİÇBİR SUÇU YOK”

Geçtiğimiz hafta belediye iştiraki olan Kent A.Ş.’de yaşanan “iş bırakma” eylemine ilişkin de konuşan Tugay, “O eylem sadece Kent A.Ş. değildi. Şantiyenin önünün kapatılması eylemi yapıldı. O eylemin sınırını aşması bir eylem olduğunu düşünüyorum. Normalde bir yerde iş yavaşlatma eylemi yapılacağında bunun bir yolu yöntemi vardır. Sendika yönetimi bir karar alır. Bunu duyurur. O şekilde hareket edilir. Aynı zamanda eylem için haklı gerekçeleriniz olması gerekir. Ayrıca çok rahatsız olduğum bir nokta daha… Bizim işçilerimiz katılmadığı, dışarıdan kişilerin geldiği bir eylem oldu. Ben de böyle yapılamayacağını, hukuksuz olduğunu, idari işlem yapacağımı söyledim. Zaten eylem bir süre sonra bitti. Ben de o arada şantiye içindeki çalışanlarımızla bir araya geldim. Ödeme güçlükleriyle ilgili son durumu anlattım. Bu bizim için mahrem kalması gereken bir konu. Çalışanlarımıza ödemelerde zorluklar yaşıyoruz ve geç ödeniyor. Ama bunlar yeni değil, ağustos ayından beri yaşadığımız sorunlar. Çözmek için çaba sarf ediyoruz. Sorunun kaynağında ise ülkedeki pahalılık, enflasyon ve getirdiği sonuçlar yer alıyor. Her şeyin fiyatı yükseldi, belediyenin de giderleri arttı. Bizim bütün giderlerimi arttı ama İller Bankası’ndan bize gelen pay sadece sembolik arttı. Sene başında giderlerimiz yüzde 60 artarken İller Bankası’nın bize gönderdiği pay ise yüzde 30 düştü. Biz bu parayı bir yerden bulamazsak ödeme güçlüğü yaşanacak: Enflasyonu biz mi yarattık, maaşların bu kadar yükselmesine sebep biz miyiz, gider artışını biz mi karşılayacağız? Bütün bunları ülkenin kötü yönetilmesinden kaynaklı sorunlar. Sanki kötü yönetiminhiçbir suçu yokmuş gibi sendik ve bizi karşı karşıya getiren bir anlayış vardı. Ben bundan rahatsızım. Bu ülkede faturaları, enflasyonu, yiyeceği, giyeceği kim yükselttiyse suçlu o” ifadelerini kullandı.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.