TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Bir Ulusal Kahramanın Savaş ve Barış Anıları: İzmirli Fahrettin Altay Paşa

Yazının Giriş Tarihi: 18.04.2022 05:19
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.04.2022 05:19

Fahrettin Altay İzmirlilerin çok yakından tanıdığı bir isim. Fahrettin Altay Mahallesi, Fahrettin Altay metro durağı İzmir’de günlük yaşamın bir parçası. Milli Mücadelede Mustafa Kemal’in safında yer alan, 9 Eylül 1922’de İzmir’e ilk giren Süvari Kolordusunun Komutanı Fahrettin Altay’ın (1880-1974) anıları, İş Bankası Kültür Yayınları tarafından geçtiğimiz ocak ayında On Yıl Savaş ve Sonrası adıyla yeniden basıldı. İlk baskısı 1970 yılında gerçekleştirilen kitap, aynı zamanda yakın tarihimize ışık tutan önemli bir belge niteliğinde.

Açık sözlü, sade, akıcı ve içten bir üslupla kaleme alınmış kitapta, Fahrettin Altay’ın katıldığı Osmanlı’nın son dönemindeki savaşları, Atatürk’le birlikte çarpıştığı Çanakkale Cephesinde yaşananları, Osmanlı’nın mütarekeyle başlayan çöküşü, Atatürk’ün ulusal bağımsızlık ateşini yakışını, Atatürk’le kader birliği yapmasını, Anadolu’da çıkan gerici isyanlar karşısındaki kararlı tutumunu, İnönü ve Sakarya savaşlarını ve nihayet Büyük Taarruzu, savaşın heyecanını yakından duyarak okuyoruz.

Fahrettin Altay, Nisan 1920’de Ankara’da Atatürk’le yaptığı görüşmede, ona İngilizlerin yeni bir kuvvet göndererek her taraftan sıkıştırmaları halinde hareket tarzlarının nasıl olacağını sorar. Atatürk’ün yanıtı şöyledir: “Karşı koymakta son kalanlarımız bir tepede hayatlarına son verirler. Gelecekte, ‘Burada yatanlar vatanlarını kurtarmaya çalışanlardır’diye yazılı bir taşa sahip olabilirlerse mükâfatlarını bulmuş olurlar.” Fahrettin Altay bu görüşmeden sonra kayıtsız şartsız Atatürk’ün emrine girdiğini yazıyor.

Başkomutanlık Meydan Muharebesinin kazanılmasından sonra düşmanı önüne katarak kovalayan, Süvari Kolordusunun başında Dokuz Eylül’de İzmir’e zaferle giren General Fahrettin Paşa, şehirde düzenin sağlanmasından sonra, savaş sırasında gözünde tüten, Karşıyaka’da küçük bir evde oturan ihtiyar annesiyle teyzesini görmeye gider. Eve yaklaştığı sırada, askerlerden oğlu hakkında bilgi alabilir miyim diye sokağa çıkan, çarşaflı ve uzun boyu ile eğile eğile gelmekte olan annesini tanır. Annesi “Vah Fahri’m” diye düşüp kalır. Annesini askerlerle kucaklayıp eve götürürler. Yoksulluk içinde yaşayan anne ve teyze ona bir tepsi içinde bir dilim ekmekle biraz tuz ve karabiber ikram ederler.

İzmir’den Urla Yarımadasının kurtarılması için 11 Eylül günü otomobille yola çıkan Fahrettin Paşa’nın, yolda henüz İzmir’den ayrılmamış bir Yunan savaş gemisinin top atışıyla karşılaşması da kitabın heyecanla okunan bölümlerinden biri.

Fahrettin Altay’ın kurtuluştan sonra 1925 yılında Atatürk’ün misafiri olarak Çankaya’da geçirdiği on bir gün boyunca defterine kaydettiği, Cumhuriyet tarihi araştırmacılarının mutlaka ilgisini çekecek hayli ilginç notlar da kitapta yer alıyor. Bu bölümde, hayatını savaşmakla geçirmiş, vatan için canını vermeye hazır komutanların Cumhuriyet’in yeni başkenti Ankara’dafazlasıyla hak edilmiş yeni yaşamlarının, keyifli birlikteliklerinin tanığı oluyoruz.

Atatürk’e yönelik İzmir suikasti girişimi ve Menemen olayının ayrıntılarına da kitapta yer veriliyor. Bunların yanısıra Fahrettin Paşa’ya verilen diplomatik görevler de ilginç yönleriyle anlatılıyor. Mihmandar olarak eşiyle birlikte Mayıs 1928’de Afganistan Kralı Emanullah Han’a ve Kraliçeye refakat ediyor. Görevi almak için gittiği Ankara’da İnönü, Afgan Kralının hali müsait görülürse onu Afganistan’a genelkurmay başkanı ve başkomutan olarak görevlendirmeyi düşündüklerini söyleyerek fikrini soruyor. Altay Paşa, sağlık durumunun buna müsait olmadığını belirterek öneriyi kabul etmiyor.

Fahrettin Altay 1934 yılı Haziran ayında İran Şahı Rıza Pehlevi’ye, Eylül 1936’da İngiltere Kralı VIII. Edward’a da mihmandarlık yapıyor. 1934 yılında İran ile Afganistan arasındaki bir sınır ihtilafını hakem olarak çözmekle görevlendiriliyor. Dört ay sonra başarıyla tamamlanan bu görevin, aynı zamanda bölgedeki devletlerinhem Mustafa Kemal’de gördükleri kudreti, hem de yeni ve genç Türk Cumhuriyetine duydukları güvenigösterdiğini kaydediyor Fahrettin Paşa.

Kitapta yer alan dikkat çekici bir bölüm ise Fahrettin Paşa’ya Atatürk tarafından Altay soyadının verilmesi ve Moskova’da bir ziyaret sırasında Sovyetler Birliği Harbiye Komiseri Mareşal Voroşilov’un buna gösterdiği ilginç tepki.

On Yıl Savaş ve Sonrası, Fahrettin Altay’ın Atatürk’le yaptığı birçok görüşmede, onun sorularına verdiği yanıtlarda gösterdiği serinkanlı, sağduyulu yaklaşımı da gözler önüne seriyor. Kitap aynı zamanda, yüreğinde vatan sevgisi taşıyan insanların ölüm-kalım anında verdikleri cesur kararlar bakımından da ders verici nitelikte.

Yakın tarihimize ilgi duyanlara içtenlikle öneririm.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.