TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Bir Pişmanlık Hikayesi…

Yazının Giriş Tarihi: 14.05.2022 08:14
Yazının Güncellenme Tarihi: 14.05.2022 08:14

Hatırladığım kadarıyla daha 14 veya 15 yaşındaydım, o ise benden oldukça yaşlıydı. Tanıştık velhasıl… Ben hayatına giren ilk kişi değildim… Kuşkusuz son kişi de ben olmayacaktım. Herkes bu beraberlik için yaşımın çok küçük olduğunu düşünüyordu. Bu ilişkide aslında hiçbir zaman yaşınızın uygunluğu söz konusu olamaz böyle bir ilişkide… İlk önceleri sadece yakın arkadaşlarımla paylaştım küçük sırrımı. Sadece gönül eğlendiriyordum onunla…

Aileme anlatamazdım. O zaman tabiri caizse kıyamet kopardı. Gizledim… Evet gizledim. Başlangıçta çok seyrek buluşuyorduk. Derken derken buluşmalarımızın sayısı arttı. Gönül eğlendirmek demiştim ya, koca bir palavra… Çok zaman geçmesine gerek kalmadı hayatımda kapladığı yeri anlamam için. Evet onu seviyordum, ama yine de aklımda hep o düşünce vardı… “Onun tutsağı değilim, istediğim zaman terk edebilirim.” Buyurun size ikinci palavra. Ne hayatımın her safhasına girmesi yetti onu terk etmeme. Ne de annemin bizi yakalaması. Aslında bizi yakaladı demem yanlış. İzlerimi buldu, ardında bıktıklarını gördü. Kızmadı bağırmadı. Sadece kısa bir nasihat çekti. Biliyordu. Çünkü buluşmamızı yasaklamasının bir şey ifade etmeyeceğini o zamana kadar gizli devam ediyordu, yine gizli kalabilirdi.

Zaman geçtikçe birbirimize bağlandık. Ben ona bağlandım, şimdi geriye bakıyorum da 6 uzun yıl geçti ve veren taraf hep ben oldum. O bana sahte mutluluklar verdi sadece, bense her şeyimi… Herhalde hayatta canımı vereceğim tek o oldu. Onun için kavga ettim, onun yüzünden hastalandım: Ama hiçbir zaman ayırmadım yanımdan, ayıramadım… Biliyordum nelere yol açtığını, görüyordum. Önce onu sevmeyi öğrendim, sonra nefret etmeyi. Beraber olmayı istemediğim anlarda bile yanımda olduğunu gördüm. İrademi yerle bir ettiğini beni kendimle karşı karşıya getirdiğine şahit oldum. Başkalarını kırdım onun yüzünden ve ben daha da fazla kırıldım. İnsanlarla arama girdi. Arkadaşlarım ondan nefret etti çoğu zaman. Hatta ben bile tiksindim bazen, ondan, bedenime ve ruhuma sinen kokusundan. Dudaklarımın her dokunuşunda, ben onun ruhundan çalıyorum, o benim bedenimden. O her seferinde yeniliyordu kendini. Bense gittikçe kötüleşiyordum; Ama bir türlü terk edemedim. Aslında birkaç kez denedim ayrılmayı. Hepsinde de dönüşüm bir öncekinden güçlü oldu. Yokluğunda kıvrandım hasretinden, alışmaya çalıştım; ama asla atamadım aklımdan. Uzun ve stresli geceler hep ev sahibim oldu. Tırnaklarımı yedim, yetmedi kuruyemişe başladım. Ayrılık kilo aldırdı ve ben hep geri döndüm. Hatta şuan bile yanımda; ama yine de yemin ediyorum burada, hepinizin önünde: “BİRGÜN BIRAKACAĞIM ŞU LANET OLASICA SİGARAYI.”

Bu hikayeyi babama anlattığımda, “Tabutuma bir çivi daha çakayım” demişti. Çünkü babam da 14-15 yaşlarında sigaraya başladığını söylerdi. Bir merakla, özentiyle... Bir sıcak yaz ayında TEMMUZ sabahı daha 56 yaşında “akciğer kanserinden” kaybettim... Üzüntümü buradan tarif edemem. Derken 6 ay kadar sonra annemi nefes darlığı şikayetiyle hastaneye götürdüğümüzde, doktorun, “Bu yaşta bu kadar sigara içilir mi?” diye çıkıştığında annemin, “Ben hayatımda sigara içmedim!” deyişindeki üzüntü görülmeye değerdi. Tabi babamla 40 yıllık evlilik ve aynı odada sigara içerek annem pasif içici olmuştu. Hala annemin bu rahatsızlığıyla uğraşıyoruz…

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.