Son yıllarda gelişmekte ola doğal ve dengeli beslenme alışkanlığı sonucunda, bitki temelli beslenmenin yaygınlaşmasında önemli bir artış olmuştur

Son yıllarda gelişmekte ola doğal ve dengeli beslenme alışkanlığı sonucunda, bitki temelli beslenmenin yaygınlaşmasında önemli bir artış olmuştur. Sağlık açısından sayısız faydaları nedeniyle, tüm dünyada bitki temelli diyetler benimsemektedir ve bu alanda yapılan bilimsel araştırmalar, bitki temelli beslenmenin sağlığa faydalarını kapsamlı kanıtlarla gün ışığına çıkarmayı amaçlamaktadır.

En genel tanımıyla, bitki bazlı (temelli) beslenme, çok çeşitli meyve, sebze, tam tahıl, baklagiller ve kuruyemiş tüketmeye odaklanmaktadır. Bitki temelli beslenmenin, doğal olarak vitaminler, mineraller ve antioksidanlar dâhil olmak üzere temel besinler açısından zengin olduğu ortaya konmuştur ve günlük diyete çeşitli bitki bazlı gıdaları dâhil ederek, vücudun fonksiyonlarını sürdürmek ve geliştirebilmek için ihtiyaç duyduğu tüm gerekli besinlerin alınabilmesi mümkün olmaktadır. Ayrıca, bitki bazlı beslenme daha düşük kalorili olma eğiliminde olması da sağlıklı bir kilo kontrolüyle obezitenin ve diğer kronik hastalıkların görülme riskinin azaltılmasına yardımcı olabilmektedir. Yapılan klinik araştırmalarda, bitki temelli beslenmenin; kalp hastalığı, tip 2 diyabet, obezite ve belirli kanser türleri gibi kronik hastalık riskini önemli ölçüde azaltabileceğini göstermiştir. Meyveler, sebzeler ve tam tahıllar, LDL kolesterol seviyelerini düşürerek kalp hastalıklarının önlenmesinde hayati bir rol oynayan, bitkisel lifler açısından oldukça zengindir. Dahası, bitki temelli diyetler genellikle obezite başta olmak üzere, diğer birçok kronik hastalıklara katkıda bulunduğu bilinen sağlıksız yağlar ve ilave şekerler bakımından daha düşüktür.

Son yıllarda ortaya çıkan bilimsel verilerin ışığında, bitki temelli beslenmenin kalp sağlığı üzerindeki olumlu etkisi yaygın olarak kabul görmektedir. Özellikle, üzüm, çilek, elma vb. meyveler, yeşil yapraklı sebzeler ve kabuklu yemişler gibi antioksidan bakımından zengin gıdalar tüketmek oksidatif stresi azaltarak kalp sağlığını desteklediği bilinmektedir. Doymuş yağ ve kolesterol bakımından yüksek olan hayvansal ürünleri ortadan kaldırarak veya önemli ölçüde azaltarak kardiyovasküler (kalp ve damar sistemi) hastalıklara yakalanma riskinin düşürülebileceği kanıtlanmıştır. Bitki temelli diyetler daha düşük kan basıncı seviyeleri, daha iyi kan damarı fonksiyonu ve daha az kalp krizi ve felç riski ile ilişkilendirilmektedir.

Bitki temelli beslenme alışkanlığı, son yıllarda ciddi bir sağlık problemi olarak dikkat çeken obezite ve aşırı kilonun önlem ve tedavisinde de önemli katkılar sağlayabilmektedir. Uygun bir kilo kontrolü yöntemiyle, sağlıklı bir kiloyu korumak; metabolik denge için çok önemlidir. Bitki bazlı (temelli) beslenme, düşük kalorisi ve yüksek lif içeriği nedeniyle kilo yönetimi için etkili bir araç olabilir. Bitki bazlı diyetler genellikle daha doyurucudur ve açlığı kontrol etmeye ve aşırı yemeyi azaltmaya yardımcı olabilir. Dahası, bitki temelli beslenme, besin açısından yoğun olan, işlenmemiş gıdaların tüketimini teşvik eder, bu da kilo kaybına yardımcı olur, aşırı kilo alımını önler ve fizyolojik uyum içinde vücut kompozisyonunu iyileştirip, geliştirebilir.

Bitki temelli beslenmenin metabolik açıdan son derece katkı verici fiziksel faydaları yaygın olarak kabul görürken, ruh sağlığı üzerindeki olumlu etkileri de göz ardı edilmemelidir. Birçok çalışma, bitki temelli diyetler ile depresyon ve anksiyete riskinin azalması arasında çok dikkat çekici bir ilişki bulmuştur. Besin değeri yüksek meyve, sebze ve tam tahıllar, beyin sağlığını destekleyen ve ruh halinin düzenlenmesinde, depresyon ve anksiyete (kaygı, endişe) gibi psikolojik problemlere yol açtığı bilinen ve bu ruhsal sorunlarda rol oynayan nörotransmitterlerin düzenlenmesine yardımcı olan temel vitamin ve mineralleri içerir.

Sonuç olarak, bitki temelli diyetlerin, işlenmiş gıdalar, yapay katkı maddeleri ve trans yağlar bakımından daha düşük olması nedeniyle genel sağlığına olumlu katkıları bilindiği için kronik hastalık riskinin azaltılması, kalp sağlığının iyileştirilmesi, kilo yönetimi, olumlu ruh sağlığı sonuçları ve çevresel sürdürülebilirlik dâhil olmak üzere tüm dünyada yaygınlaşmakta olduğu izlenmektedir.