Eğitim; hayatın her alanında şart

Rafet Paşa Mahallesi’nde bulunan Ferit Bahriye Ergil İlkokulu’nun Müdürü Oğuz Nazmi Yılmazkol ile okulun eksikliklerini ve öğrencilere yönelik yapılan çalışmalar hakkında konuştuk

Haber Giriş Tarihi: 18.03.47231 05:50
Haber Güncellenme Tarihi: 18.03.47231 05:50
ilksesgazetesi.com

EMİNE ŞEKER

Ferit Bahriye Ergil İlkokulu’nun Müdürü Oğuz Nazmi Yılmazkol, Manisa ilinin Salihli ilçesinde doğduğunu belirterek, öğretmen bir anne ve babanın büyük oğlu olduğunu söyledi. Yılmazkol, “1992 yılında Gazi Üniversitesi Teknik Eğitim Fakültesi’ni kazandım. 1 yıl boyunca bu okulda okudum. Ama küçük yaşlardan itibaren müzik ile iç içe olduğum için 1993 yılında Ege Üniversitesi Devlet Türk Musikisi Konservatuarı Temel Bilimler Bölümü’nü kazanıp üniversite hayatına burada devam ettim. 1998 yılında mezun oldum. Aynı yıl Manisa Salihli Halide Edip Adıvar İlköğretim Okulu’nda müzik öğretmeni olarak göreve başladım. 2005 yılına kadar Salihli’de çalıştım. Salihli’de görev yaparken öğrencilerimle beraber çok güzel konserler verdik. Güzel bir sınıf kazandırdık. İddia ediyorum ki Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde böyle başarılı bir sınıf yoktur. Daha sonra yüksek lisans özrü ile İzmir iline tayin istedim. 2010 yılında Ege Üniversitesi Devlet Türk Musikisi Konservatuarı Türk Halk Oyunları Anabilim dalında yüksek lisans programını bitirdim. 2007 yılından bu yana idarecilik yapıyorum. Bornova ilçesinde bulunan çeşitli okullarda çalıştım. Bulunduğum bölgeyi çok iyi biliyorum. Ferit Bahriye Ergil İlkokulu’nda da 2014 yılının aralık ayından itibaren görev yapmaktayım” dedi.

20 YIL BOYUNCA BİR ŞEY YAPILMAMIŞ

Ferit Bahriye Ergil İlkokulu’na çok kısa bir süre önce geldiğini vurgulayan Yılmazkol, okulun 1994 yılında dönemin başbakanı tarafından açıldığını ifade etti. Yılmazkol, “20 yıl boyunca okula hiçbir şey yapılmamış ya da yapılamamış. Bunu da eleştiri olarak söylemiyorum. Objektif bakış açımla değerlendiriyorum. Okulda göreve başladıktan sonra çevrede bulunan esnaflarla tanıştım. Kendimi tanıttım. Yapmak istediklerimi kendileri ile paylaştım. Kendileri de sonrasında okulumuza ziyarete geldiler. Bize güvendikleri ve inandıkları takdirde okulumuza maddi ve manevi anlamda destek oldular. Mesela ara tatilde öğretmenler odamızı yenilediler. Okulun penleri 20 yıl önce yapılmış. Şu an için penlerin yedek parçalarını bulamıyoruz. Çünkü hiçbir yerde yok. Pencere pervazlarının kesinlikle değişmesi gerekiyor. Gerekli yerlerle görüştük. En kısa zamanda sorunun giderilebileceği bilgisini aldık. Okulun boyaya ihtiyacı var. Okulun boyasını Bornova Belediyesi yapacak. Bahçemizin bir kısmı tel örgülerle yükseltilmiş. Ancak geri kalan diğer kısım halen alçak. Akşam saatlerinde çevrede bulunan kişiler okulun bahçesine çok rahat bir şekilde girebiliyorlar. Bu durum da bahçemiz için sorun oluyor. Bahçe içinde bulunan malzemelere ciddi zararlar veriyorlar. Yükseltilmesi gereken yerler için esnaflarla ve muhtarla görüştüm. En kısa zaman içerisinde bu sorunu da ortadan kaldıracağız” ifadelerini kullandı.

EKİP OLARAK KURUM KÜLTÜRÜ YARATMAYA ÇALIŞIYORUZ

Okulun bulunduğu çevrede yaşayan insanların büyük bir kısmının göçmen ağırlıklı olduğunu vurgulayan Yılmazkol, “Okulun çevresi Avrupa’dan gelen göçmen vatandaşlarımızdan oluşuyor. Bu vatandaşlarımız vatanını ve milletini seven insanlar. Çalışkan ve temiz insanlar. Velilerimiz eğitim ve öğretim konusunda çok bilinçliler. Velilere yapmak istediğini doğru bir şekilde açıklayarak vakit ayırarak anlattığınız zaman veli destek oluyor ve size inanıyor. Ama okulumuzda daha öncesinde olmasına rağmen aidat kültürü yok. Biz de bu durumu yavaş yavaş tekrar kazandırmaya çalışıyoruz. Okulda göreve 3 ay önce başladım. Veli 3 ay içinde okul ve çocuklarımız için yaptıklarımızı görünce ‘20 yıl boyunca da demek ki bir şeyler yapılabilirmiş’ şeklinde düşünmeye başladı. Sonrasında okulumuzun velileri ve okulumuzun çevresinde bulunan esnaflar ‘biz ne yapabiliriz’ diye sormaya başladılar. Biz ekip olarak okulumuzda bir kurum kültürü yaratmaya çalışıyoruz. Öğretmenlerimiz de bir araya gelerek toplantılar düzenleyerek okulumuz ve çocuklarımız için yapılabilecekleri tartışıyorlar. Koridorlarımızda çocuklarımızın dikkatini çekecek farkındalık yaratmak amaçlı faaliyetler düzenliyorlar. Daha önce böyle şeyler hiç yapılmamış. Bizim öğretmenlerimize ‘yapacaksınız’ şeklinde bir dayatmamız olmadı. Öğretmenlerimiz tamamen kendi istekleri doğrultusunda faydalı olabilecek şeyleri meydana getirdiler. Geliştirerek de devam edeceklerini ifade ediyorlar. Mesela koridorlarımızı farklı alanlarda sokaklar oluşturacağız. Türkçe ile ilgili İngilizce ile ilgili çocuklarımızı teşvik edici şekilde düzenleyerek çocuklarımızda farkındalık yaratmayı amaçlıyoruz. Projemizi görsel olarak İlçe Milli Eğitime sunduk. İlgili kişilerde beğendi. İlgili kişiler tarafından bütçe sağlandığı zaman bu projeyi hayata geçireceğiz” şeklinde konuştu.

FARKINDALIK YARATMAK ADINA ÇALIŞMALAR YÜRÜTÜYORUZ

Yılmazkol, çocukların trafik ile ilgili bir derslerinin olmadığını ifade ederek, çocuklara farkındalık yaratmak adına bir çalışma yürüttüklerini anlattı. Yılmazkol, “Karayolları Ege Bölge Müdürlüğü’ne giderek kendimi tanıttım. Çocukların trafik konusunda dikkatlerini çekmek için otobanda ve şehir içinde kullanılan yol ve işaret levhalarını küçültülmüş bir şekilde istedim. Okulda çocuklarımızın görebileceği şekilde farklı yerlere yapıştırdık. Yine karayolları gelerek ara tatilde bahçe içinde bulunan çizgileri çizdiler. Devlet kurumlarına giderek tanışarak yapmak istediklerimizi anlatıyoruz” diye konuştu.

KÜTÜPHANELERİN SINIFA ÇEVRİLMESİNİ DOĞRU BULMUYORUM

Ferit Bahriye Ergil İlkokulu’nun mevcut olan kütüphanesini geçmiş yıllarda kapatılarak sınıfa çevrildiğini üzülerek söylediğini belirten Yılmazkol, “Kütüphanelerin kapatılıp sınıfa çevrilmesi Türkiye’nin birçok okulunda yapılıyor. Fiziki anlamda sınıf yetersizliği olduğu zaman maalesef ilk göze çarpan kütüphaneler oluyor. Bu durumu ben doğru bulmuyorum. Okulumuzda kütüphane olmamasının sorununu tartışırken öğretmenlerimden bir tanesi ‘önce bizim öğretmenlerin bir kütüphanesi olsa nasıl olur?’ diye sordu. Bu düşünceyi değerlendirerek ara tatil dönüşü her öğretmen arkadaştan kitap getirmelerini rica ettim. Şu an mevcut olan süreli yayınları alıyoruz. Bilim, sanat, müzik ve edebiyat alanı ile ilgili olan yayınları okulumuz bünyesinde bulunduruyoruz. Her ay düzenli olarak takip ediyoruz. Kütüphane kapatıldıktan sonra kitaplar başka bir yere taşınmış. Oradan kitapları çıkartarak kullanılabilecek durumda olanları ayırdık. Çok ciddi olmasa da elimizde kitaplar mevcut. Ama artırmak için her türlü çalışmayı devam ettiriyoruz. En kısa zaman içerisinde de okulumuza eskisinden daha kullanışlı olacak şekilde kütüphane kazandıracağız” dedi.

BU ÇOCUKLAR ÖZEL ÇOCUKLAR

Yılmazkol, okul bünyesinde özel alt sınıfının da olduğuna dikkat çekerek, özel alt sınıfında olan öğrencilerin çok özel öğrenciler olduğunu söyledi. Yılmazkol, “Bu öğrenciler bize Allah’ın bir lütfudur. Özel alt sınıfında bulunan öğrencilerimizin velileri zaten özveri ile çocuklarını korumaya ve kollamaya çalışıyor. Özel alt sınıfımız olarak 4 sınıf bulunuyor. Fiziki donanımın yetersizliğinden dolayı okulun en alt katında bulunan odalara koymuşlar. Bu odalar rutubet içinde ve güneş almıyor. Bu çocuklarımız zaten özel oldukları için en özel yerlerde olmaları gerekiyor. ‘Ne yapabilirim’ diye düşündüm. Okulumuzun içinde bulunan balkonları kapatma kararı alarak esnaflarımızın yardımı ile sınıfa çeviriyoruz. En kısa süre içerisinde tamamlayıp bu çocuklarımızın eğitimine temiz, ferah ve güneş alan bir yerde devam etmelerini sağlayacağız” ifadelerini kullandı.

AİLE KENDİNİ GELİŞTİRMEK ZORUNDA

Eğitimin uzun soluklu bir süreç olduğunu vurgulayan Yılmazkol, Türkiye’nin dürüst, ahlaklı ve zeki insanlara ihtiyacı olduğunu belirtti. Yılmazkol, sözlerini şöyle tamamladı: “Toplumumuzda eğitim olmazsa olmazımız olmalıdır. Türkiye’yi güldüren adam Cem Yılmaz bile ‘eğitim şart’ diyor. Genellikle insanlar bunu şaka yoluyla söylüyorlar. Ama bu cümle içi dolu bir cümledir. Temel dinamiklerin oturması ve kişinin kendi kültürüne sahip çıkması için eğitim çok önemlidir. Genel olarak veliler çocuklarını okula getirerek, çocuklarının çantasını taşıyarak ya da çocuklarını okuldan alarak vicdanlarını rahatlatıyor. Eğitim bu değil. Eğitim; veli, öğrenci ve okul üçgeni arasında olması gerekiyor. Çocuk bizimle sadece 6 saat geçiriyor. Geri kalan süreyi ailesiyle birlikte tamamlıyor. Çocuk eve gittiğinde veli çocuğuna nasıl davranıyor. Veli çocuğu eve gittiğinde aile içi iletişimi anlatmalı. Çocuğuna örnek davranışlar sergilemeli. Çocuğunun okulda nasıl vakit geçirdiğini çocuğuna sorarak öğrenmeli. Veli çocuğunun bir birey olduğunu fark ettirmeli. Çocuğa hissedilen sevgi gösterilmeli ki çocuk sevgiyi dışarda yanlış arkadaşlıklar kurarak ya da yanlış işler peşine giderek aramasın. Bu yüzden aileler kendini her konuda geliştirmek zorunda. Yani eğitim sadece hayatın bir döneminde değil her anında şart.”