TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Uyku apnesi çok can alabilir

Uyku apnesinin trafik kazaları yapan bireylerde daha sık görüldüğü gündeme gelirken Özel Avrupa Tıp Merkezi Hastanesinden Uzman Doktor Erdoğan Şener, uyku apnesi ile trafik kazaları arasındaki ilişkiyi gazetemize anlattı

Haber Giriş Tarihi: 18.08.2017 07:04
Haber Güncellenme Tarihi:
Kaynak: Haber Merkezi
ilksesgazetesi.com
Uyku apnesi çok can alabilir

YUSUF ÇAĞIRTEKİN-ÖZEL HABER

Son günlerde sık konuşulan konulardan bir tanesi de uyku apnesi hastalığına sahip olan bireylerin, trafik kazalarına daha çok karışmaları oldu. Konu hakkında değerlendirme yapan Özel İzmir Avrupa Hastanesi Nöroloji bölümünden Uzm.Dr. Erdoğan Şener, uyku apnesinden önce, uyku hastalıklarına değinmek gerektiğini belirterek, “Uyku hastalığı olanlarda tansiyon, depresyon, kalp damar hastalığı ve beyin felci sık görülüyor. Toplumdaki uyku hastalıklarının sıklığı yaklaşık olarak yüzde on civarında görülüyor. Yani her yüz kişiden onunda uyku hastalığı var. Uyku hastalıklarının da yüzden fazla çeşidi var. Uyku apnesi de bunlardan sadece bir tanesidir. Uyku hastalıkları içinde en sık görülenler; uykusuzluk, gün içi aşırı uyumak, uyku apnesi, gece kâbusları görme, huzursuz bacak sendromu dediğimiz hastalıklardır. Kadınlarda sık görülüyor. Bunun iki nedeni var aslında. Birincisi Pirmer yani sebei tam olarak bilinmeyen, ikincisi ise seconder; yani aile sorunları, işyeri sorunları, kanser çıkabiliyor mesela. Hastanın medikal bir hastalığı oluyor. Ondan dolayı olabiliyor. Veya evi uygun değil, yatak odası uygun değil dikkat etmiyor” diye konuştu.

“ÜÇTE BİRİNDE UYKUSUZLUK VAR”

Toplumun üçte birinde uykusuzluk yakınması olduğuna vurgu yapan Erdoğan Şener, “Uykusuzluk, uyku hastalığının en sık görülen beş türünden biridir. Bunun içinde bildiğiniz gibi kullanılan ilaçlar var. Yaşam 3 evreden oluşuyor. Birincisi uyanıklık, ikincisi ram uykusu yani hızlı göz hareketi dediğimiz. Üçüncüsü ise non-ram yani yavaş göz hareketi diyoruz. Mitolojiye girersek, uyku tanrısı ve gece tanrıları var. Bu gece tanrısının çocukları var; uyku tanrısı, ölüm tanrısı diye geçer. Hatta bazı kaynaklarda uyku ölümün kardeşidir diye geçiyor. Yani aslında uyku hastalıkları eskiden beridir var. Uyku deyip geçmeyelim. Az biliniyor. Farkındalık yaratılmadığı için, önemsenmiyor. Birde epey zor bir konudur. Tanıyı koymak çok zor bir konu alanı. Her doktor bilemez bunu. Uykunun ikiye ayrıldığı kısma dönersek; hızlı göz hareketi ve yavaş göz hareketi olmak üzere ayrıldığını söylemiştik. Hızlı göz hareketinin ‘tonik fazı’ ve ‘fazik fazı’ vardır. Mesela rüyaların yüzde 80’i ‘ram uykusunda’ görülüyor yani hızlı göz hareketlerinde. Uyku ‘ram’ veya ‘aktif uykuyla’ başlar, sonra ‘non-ram’ ya da ‘inaktif uykuyla’ devam eder. Non-Ram uykusu da 4 evreden oluşur. Evre 1-2 hafif uyku, evre 3-4 ise derin veya yavaş dalga uykusudur. Non-ram’i takiben ram uykusu başlar” diyerek uykunun türlerinden bahsetti.

“YETİŞKİNLER GÜNDE 7 SAAT UYUMALI”

Bazen no-ram ile ram uykusunun bozulduğunu da ifade eden Erdoğan Şener, “İşler tedavide daha da zorlaşıyor. Uykunun ram fazı yüzde 25, non-ram fazı ise yüzde 75’tir. Gece uykusu 5 ila 7 uyku siklusundan oluşuyor. Ram ve non-ram uykularına uyku siklusu denir. Özellikle gece vardiyası çalışanlarında, otobüs şoförlerinde, araç kullananlarda veya ailevi sorunları olanlarda, iş problemi olanlarda örnekleri çoğaltabiliriz, bu bozuluyor. Mesela bir bebek günün çoğunu uyuyarak geçirirken, bir yaşlı birey ise çok az uyuyor” dedi. Uykunun yavaş göz hareketleri ile başladığını da söyleyen Şener, bir insan 3 hafta veya 6 hafta uykusuz kalırsa öleceğini ifade etti. Erdoğan Şener, “ Uykunun fonksiyonlarına gelecek olursak; bir bakıma yaradılışımızda olan bir şey. Doğamızda uyku var. Nitekim Kur’an’ı Kerim’de de var. Gündüzü çalışmak için, geceyi ise uyumak için yazar hatta. Uykunun ayrıca 8 tane de görevi vardır. Birincisi yenilenme; vücut uyudukça yeniler. Yetişkinler için yeterli uyuma süresi 7 saattir. Enerjiyi koruma ikinci görevidir. Üçüncüsü yaşlanma sürecine direnç, dördüncüsü immünolojik yani vücut direncini arttırması, beşincisi termoregülasyon yani vücut ısısını ayarlaması, altıncı görevi beynin önemli bölgelerini korumasıdır. Korneal anaksinin önlenmesi, dokuzuncu ve en önemli görevi ise sinir sistemi bütünlüğünü sağlamasıdır. Yani hayatın devamını sağlaması anlamına gelir” diye konuştu.

“BİRÇOK HASTALIK UYKUDA GELİYOR”

Uykusuzluğun yaşlanma sürecini hızlandırdığına dikkat çeken Erdoğan Şener, “Bireyin uyumadıkça sağlığı bozuluyor. Yaşlanma sürecine dirençte ‘for aging’ yani yaşam kalitesi yükselmesi için bireylerin daha iyi uyuyabilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bir söz vardır bir reklamda geçer; iyi bir gün geceden başlar diye. Gerçekten de iyi bir gün iyi bir uykudan başlar” açıklamasında bulundu. Uykunun çok önemli bir konu olduğunu ve multidisipliner bir alan olduğunu söyleyen Şener, “Tek bir doktor bakmaz. Sadece tıp merkezlerinde, polikliniklerde olacak bir iş değildir. Hasta muayeneye gelebilir ama bazı tetkikler buralarda yapılmaz. Çok pahalı olabilir. Nöroloji, psikiyatri, kulak burun boğaz ve göğüs hastalıkları birimleri ilgilenir. Uyku hastalıkları bazen ‘Sara’ hastalığıyla da karışabiliyor. Bazı hastalıkların da uyku ile alakaları yüksektir. Bazı araştırmalar gösteriyor ki mesela felç çoğunlukla geçegeliyor, kalp krizi sabaha karşı oluyor, beyin kanaması sabah saat 9’da oluyor. Bu saatlerde daha sık görülebiliyor bu rahatsızlıklar. Uyku apne sendromlarına gelecek olursak, bu konunun çok önemli olduğunu görüyoruz. Kadınların yüzde 2’sinde, erkeklerin yüzde 4’ünde, Obezitede, guatrı olanların çoğunda tıkayıcı tipte uyku apne sendromu görülüyor. Yüksek sesle horlamak ve gün içi aşırı uyumak bunun belirtilerindendir. Özellikle tehlikeli iş yapanlara daha dikkat etmek gerekir. Pilotların, şoförlerin muayenesini yapan doktorları daha dikkatli araştırmak gerekir. Çünkü bu insanlar can taşıyor” dedi.

TANSİYONU OLANLAR DİKKAT

Yapılan araştırmaların önemli bir bölümünün trafik kazalarının önemli ölçüde uyku hastalıklarından kaynaklandığını belirten Erdoğan Şener, “Uyku apne sendromu tanısı konanlar ehliyet alamıyor son çıkan yönetmeliğe göre. Alanlarında ehliyetine el konuluyor. Yanlış karar verildiyse o doktor hakkında soruşturma açılabiliyor. Hasta da buna itiraz edebiliyor. Apne nefesin durması demektir. Uyurken nefes en fazla 60 saniye duruyor. Fazla durduğunda hayati tehlike ortaya çıkıyor. Baş ağrısı, uyku apne sendromu olanlarda fazla görülebilir. Hastaların yüzde ellisinde baş ağrısı olabiliyor yani. Baş ağrısı olanlarda bir kabızlık var mı? İki uykun nasıl diye sorarız. Cinsel isteksizlikte de azalma oluyor. Erkeklerde cinsel gücü arttıracak ilaç kullanımı oluyor. En önemlisi de uyku apne sendromu olan bireylerin yüzde 80’inde tansiyon problemi vardır. Kalp ve beynini çok etkiliyor. Kalp-ritim fonksiyonu sık bozuluyor, kap hastalığı sık görülüyor. Uyku apnesi hastalığı olanlarda kalp krizi riski de 4 kat artıyor. Benim babamın da uyku apnesi vardı ve uykusunda kalp krizi geçirdiğine birebir şahit olmuştum. Biz doktorlar hastayı iyi sorgulamalıyız. Tuzak sorular vardır mesela. Ben hastaya uyku apne sendromu var mı demem gece kaç defa tuvalete çıkıyorsun derim. Uyku apnesi olanların yüzde 30’unda gece sık tuvalete çıkma durumu oluyor. Bazı hastalar reflü oluyor, ağız kuruluğu ve ağızdan salya akması oluyor” açıklamasında bulundu.

“UYKU APNESİ ÇOK CAN ALABİLİR”

Hastalığın tanısını nasıl koyduklarına da değinen Erdoğan Şener, “Bir gecelik ‘Polisomnografi’ tetkiki, sabahta multipil uyku latans testi uygulanıyor. Bunlar hastane ortamında yapılıyor. Bu testler de her hastanede yapılamıyor. Hasta uyutuluyor. Uykudayken EEG’si çekiliyor. Beynine kablolar koyularak yapılıyor. Oradan kayıt yapılıyor. Normal Sara hastalığında beş sayfa çıktı alınıyorsa, uyku apnesi olanlarda sayfalarca çıktı alınabiliyor. Hasta anlatmasa bile o tetkike bakarak doktor hastada bu problemin olup olmadığını anlayabiliyor. Uyku apne sendromu bir çeşit değildir. Hafif, orta ve İleri derece diyebileceğimiz üç çeşidi vardır. Biz onu da polisomnografi tetkikine göre anlayabiliyoruz. SGK bu hizmeti karşılıyor” dedi. Hastalığın iki tedavisi olduğuna da değinen Erdoğan Şener, “Biri tıbbi tedavidir. Damakta büyüme vardır. Dilinde problem vardır. Buna yönelik tedaviyi Kulak Burun Boğazcı yapar. Ameliyat işlemleri yapılır ve hasta düzelir. Gelelim diğer tedavi biçimlerine. Birincisi sigara, alkol, tütün ürünleri yasaklanır. Narkotik uyuşturucular yasak, Hasta sırt üstü yatmayacak. Çay ve kahve tüketimi azaltılacak. Kahve günde ikiden fazla tüketilmemeli. Çayı da akşamları çok tüketmemek gerekir. Diğer hastalıkları tedavi edilecek. Uyku apnesine bağlı olan bir sürü hastalıklar meydana gelebilir onların hepsi tedavi edilmesi gerekir. Hasta çok muzdaripse Oksijen verilebilir uyurken, Psikotropik ilaçlar kullanılabilir. Devamlı nazal pozitif hava basıncı ilacı var. Bin lira civarındadır fiyatı. Yatarken devamlı verilebilir. Hastalarda bir rahatlama olur ve daha rahat uyuyabilirler. Yüzde yüz yeterli sayılamaz. Bir de gün içerisinde aşırı uyuma varsa bir ilaç veriliyor” diye konuştu. Kendisine daha çok uykusuzluk çeken hastaların müracaat ettiğini de bildiren Erdoğan Şener, “Obezlerin çoğunda, tansiyon problemi olanların çoğunda ve horlaması olanların çoğunda uyku apnesinin görüldüğü söylenebilir. Bir insan horluyorsa ve aşırı uyku hali varsa; uyku apnesi yönünden muhakkak değerlendirilmesi lazım” dedi. Son olarak trafik kazalarında, kazayı yapan kişilerin uyku apnesi ve sara hastalığı olup olmadığı yönünde sorgulanması gerektiğine de vurgu yapan Erdoğan Şener, “Çok ölümlü trafik kazalarına karışan şoförlerin uyku apnesi problemi olabilir. Muhakkak değerlendirilmesi gerekir. Sara da aynı şekilde şoförler için çok tehlikeli sonuçlar doğurabilir” diye konuştu.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.