TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Sınır kapalı, umut kapısı açık

Tahir Ün, Türkiye ve Ermenistan’da yaşayan gençler arasında köprü kurmak için proje başlattı. “Aynı Gökyüzünün Altında” projesinde iki ülke gençleri mektuplarında barış, diyalog ve uzlaşı dileklerinde birleşti

Haber Giriş Tarihi: 09.04.2018 06:53
Haber Güncellenme Tarihi:
Kaynak: Haber Merkezi
ilksesgazetesi.com
Sınır kapalı, umut kapısı açık

E. ÇAĞLA GENİŞ-ÖZEL HABER

Fotoğraf sanatçısı 58 yaşındaki Tahir Ün, birkaç yıl önce Ani’deydi. Ermenistan ile arasında sadece bir ırmak vardı. Kapılar, sınırlar kapalıydı. İki tarafın da birbirine ulaşması mümkün değildi. O an diplomatik ilişkisi olmayan, sınırları ve idari-ticari düzeyde her türlü ilişkisi askıda tutulan iki devletin gençlerini düşündü. Onlar arasında bir köprü kurmak istedi. Umut dolu bir proje yazdı. Adını, “Aynı Gökyüzünün Altında” koydu. Birbirlerini tanımayan iki ülke gençlerinden karşılıklı mektup yazmalarını istedi. Önce Türkiye’de yazıldı mektuplar. Yaşar Üniversitesinde öğretim görevlisi olarak görev yapan Ün, “Ermenistan’da tanımadığınız bir gence mektup yazmak ister misiniz?” diye sordu öğrencilerine. Bir kısmı çekingen yaklaşırken, bir kısmı büyük bir iştahla “Elbette yazarım” diyerek aldı kalemi eline. Tahir Ün ise, gençlerin portre fotoğraflarını çekti, video kayıtları aldı. Ocak ayında mektupları valizine yerleştirerek Ermenistan’a doğru yola çıktı. Şimdi mektup yazma sırası Ermenistan’daki gençlerdeydi. Fakat ilk tepki şöyle oldu: ‘Burada bir Türk ile aynı havayı mı soluyacağız?’…

GENÇLER DİYALOG İSTİYOR

İlk günler büyük bir hayal kırıklığı ve umutsuzluk yaşadı. O valize, valiz ona bakıyordu. ‘Dönsem mi kalsam mı’ diye düşündü. Ama umudu kesmemek gerekiyordu. Sivil toplum kuruluşları ile bağlantı kurarak gençlerle görüşmeye devam etti. Ermeni gençler, “Biz karşı çıkana kadar savaş ve düşmanlık sürecektir. Düşmanlığa ise sadece sevgiyle karşı çıkabiliriz” diye yazdı duygularını mektuplara. Tahir Ün, yine valizine yerleştirdiği mektuplarıyla beraber umutla döndü Ermenistan’dan Türkiye’ye ve iki ülkenin gençleriyle yaşadığı deneyimden şöyle bahsetti: “Biz, aynı gökyüzü altında yaşayan insanlarız. Aynı güneşe bakıyoruz, aynı maviyi seyrediyoruz, aynı yıldızlar altında yatıyoruz. Ermenistan’dan çok umutlu döndüm. Mektuplarda müthiş bir gelecek çığlığı var. Gençler, barış, diyalog ve uzlaşı istiyor. Projenin iki ülkenin normalleşme sürecine önemli katkı sağlayacağını düşünüyorum.”

KAPILAR, SINIRLAR KAPALI…

Tahir Ün, hala devam eden projenin ortaya çıkış sürecin şöyle anlattı: “Yıllardır kafamı kurcalayan sorular var. Birçok Ermeni arkadaşım var. Onlardan biri Garo. Birlikte askerlik yaptık; Muş’ta. 1985 senesiydi. O da yedek subaydı ben de. Çok iyi bir insandı. Onun çok büyük haksızlıklara uğradığı gördüm. Aradan geçen süreçte bazı söylemler gelişti. Daha sonra Hrant Dink’in ölümü… Birkaç yıl önce Kars’a gittim. Irmağın karşı tarafında nöbetçi kulübeleri gördüm. Kapılar, sınırlar kapalı. İki tarafın da birbirine ulaşması mümkün değil. Bir şey yapmak istedim ama bunun sıradanlıktan çıkmasını istiyordum. Bütün bunların üstüne gelmiş olan gençler ne bu konuda düşünüyorlar? Geçmiş, gelecek ve bizler hakkında ne düşünüyorlar? Peki onlara Türk bir gençten mektup gitse ne yaparlar? Nasıl bir tepki verirler? Bu kafamda fırtına gibi dönmeye başladı.”

BİR TÜRK İLE AYNI HAVAYI MI SOLUYACAĞIZ?

Projenin Türkiye’de Hrant Dink Vakfı ve Ermenistan’da Sanat Komünü ile Sanat ve Kültürel Çalışmalar Laboratuvarı tarafından desteklendiğini belirten Ün, “2017 yılının Ekim ayında projeye başladım. Üniversitedeki öğrencilerime, ‘Ermenistan’da tanımadığınız bir gence mektup yazmak ister misiniz?’ diye sordum. Bir kısmı çekingen yaklaşırken, bir kısmı ise büyük bir iştahla ‘Elbette yazarım’ dedi. El yazısıyla hiç tanımadıkları Ermeni gençlere mektup yazdılar. Ben de portre fotoğraflarını çektim. Mektupta iki ülke, barış, aşk, nefret, düşmanlık ve Ermeni Sorunu hakkında dilediklerini yazmakta özgürdüler. Projeye katılanların büyük bir bölümü üniversite öğrencilerinden oluşuyor. 30 kişiyle başladık. Az miktarda devlet memuru, çiftçi ve farklı mesleklerden insanlar da var. Ocak ayında projeye devam etmek için Ermenistan’da üniversite ve lise öğrencilerinin kaldığı bir yurda gittim. Görüşmelere başladık. Fakat ilk tepki şöyle oldu. Bir genç, ‘Burada bir Türk ile aynı havayı mı soluyacağız?’ dedi. Karadağlı bir gençti. Aslında Karadağlılar, Azerilerle savaşıyor ancak herkes Türklerle savaşıldığını söylüyor. Orada böyle bir algı var. Bu gençle sonradan dost olduk ama projeye inanmadığını söyleyerek katılmak istemedi” diye konuştu.

DÖNSEM Mİ KALSAM MI…

İlk günler büyük bir hayal kırıklığı ve umutsuzluk yaşadığını dile getiren Ün, yaşadıklarını şöyle aktardı: “Ben valize, valiz bana bakıyor. Dönsem mi kalsam mı diye düşünüyorum. Ama umudu kesmemek gerekiyordu ve sivil toplum kuruluşları ile bağlantı kurmaya karar verdim. Ermenistan’da yaşayan Duru isminde bir genç ile tanıştım. Özel bir okulda müzik eğitimi veriyordu. Duru’nun okulu ile bağlantı kurduk. Finlandiya’daki eğitim modelini uygulamaya çalışan bir okuldu. Bu okul benim için çok önemli bir adım oldu. O okulda 15-17 yaş arası gençlerle görüştüm. Okulda Türkçe dersleri de veriliyordu. Bazıları mektuplarına Türkçe cümleler de eklediler. Sonra sırasıyla Kafkasya Araştırmaları Merkezi, İnsan Hakları Evi, feminist gruplar, gençlik merkezi, Sinematografi Akademisi gibi yerlerde çalışma imkanı buldum. Türkiye’den götürdüğüm 30 mektubu Ermeni gençlere dağıttım. Onlardan da 40 mektup aldım. Hatta telefon ve mail yoluyla mesaj atıp mektup yazmak istediğini söyleyenler oldu.”

GENÇLER BARIŞ VE UZLAŞI İSTİYOR

Ün, projenin isminin “Aynı Gökyüzünün Altında” olmasının nedenini ise şöyle açıkladı: “Biz aynı gökyüzü altında yaşayan insanlarız. Aynı güneşe bakıyoruz, aynı maviyi seyrediyoruz, aynı yıldızlar altında yatıyoruz. Aslında Türkiye’de yazılmış olan bir mektubun içinde gizliydi projenin ismi. Bir genç, ‘Aynı gökyüzünün altındayız sonuçta’ diye yazmıştı. Projenin ismi olarak kaldı bu. Ermenistan’dayken Türk olduğumu hiç saklamadım. Herkese söyledim. Kimisi irkildi, gözlerini açarak baktı. Kimisi çok sıcak yaklaştı. Üniversiteden liseden öğrencilerin, Karabağ’da Türklerle savaş yapıldığını düşünmeleri çok garipti. Ama sonuçta izah edince her şey anlaşılıyor. Devletlerin politikalarını gözden geçirmeleri gerekiyor. Gençler diyalog kurmaya çok istekli. Ermenistan’dan çok umutlu döndüm. Mektuplarda müthiş bir gelecek çığlığı var. Gençler, barış, diyalog ve uzlaşı istiyor. Herkes böyle bir deneyimi ilk kez yaşıyor.”

ORTAK GELECEK HAYALİ

Mektupları hem Türkçe orijinal hem de Ermenice tercümesi ile gençlere ulaştırdığını söyleyen Ün, “Mektuplar el yazısı ile yazılsın istedim çünkü bu gençlerin kimliklerini ve samimiyetlerini ortaya koyacaktı. Ermenistan’daki sivil toplum kuruluşları bu projeyi çok beğendiler ve devam etmesini istediler. Fon bulursak yüz yüze de tanışsınlar diye yazışan öğrencileri Türkiye’ye gönderelim dediler... Facebook’ta bir grup oluşturdum. Bir web sitesi oluşturuluyor. Proje sanal ortamda da devam edecek. İlk alınan mektupların kitabını yapalım istiyoruz, iki ülkede fotoğraf sergisi açalım istiyoruz. Birçoğu Facebook’tan arkadaş oldu, yazışıyor. Bazıları bu yaz Türkiye’ye gelecek ve görüşecekler. Zaten projenin amacı da buydu. Tek başıma Ermenistan’ın gençleri ile Türkiye’nin gençlerini buluşturacak gücüm yok. Ama sembolik olarak böyle bir diyalogun olası olduğunu, gençlerin ortak bir gelecek hayali kurabileceklerini kanıtlamak istedim” ifadelerini kullandı.

WEB PROJESİNE DÖNÜŞECEK

Ermenistan’da kaldığı süre boyunca yaşadığı deneyimleri anlatan Ün, “Her ailede bir yaşanmışlık var. Kiminin dedesi Yozgatlı kiminin ise Sivaslı. Erivan’da Malatya, Sivas, Maraş mahalleleri var. O dönem kaçıp gelenlerin yerleştirildiği yerler… Kentin bir hüznü var. İnsanlarda da var. Bunu görüyorsun ve yaşıyorsun. Şu ya da bu olmak meselesi değil olay. Onları anlayabilmek meselesi. Zaten, ‘Evet sizi anlayabiliyorum’ demek aradaki tüm buzları eritiyor. Elbette tepkisel yaklaşımlarla da karşılaştık. İkna olmakta zorlandılar biraz. ‘Bütün bu olanlardan sonra mı…’ diye yaklaşan gençler oldu. Ama Ermenistan, bir şeyleri daha iyi anlayabilmek ve sindirebilmek mutlaka herkesin görmesi gereken bir yer. Aslında hiçte birbirimizden farkımız olmadığını görmek için… Benim için son derece yararlı ve üretken bir işti. Ancak çalışmalarım boyunca katılımcılar bu projenin etkileşimli ve süresiz olarak devam etmesi eğilimindeydiler. Çalışmalarım bu konuda devam ediyor. Proje, etkileşimli web projesine dönüşecek ve izlenceye sunulacak. Devam eden projemin, iki ülkenin normalleşme sürecine önemli katkı sağlayacağını düşünüyorum” dedi.

ERMENİSTAN MEKTUPLARINDAN ALINTILAR

Biz Ermeniler ve Türkler uzun zamandır aynı topraklarda yaşıyoruz ve beraber dost ilişkilerimizin olması iyi olurdu. Soykırım konusuyla beraber daha güzel şeyler konuşabilmemiz ve birbirimiz hakkında iyi şeyleri öğrenebilmemiz için geçmişteki bu acı sayfayı kapatıp ileriye bakalım istiyorum.

---

Türk bir gence mektup yazabileceğimi öğrendikten sonra çok heyecanlandım çünkü söyleyecek çok şey var. Ermeniler ile Türkler arasında yüzyıllarca gelen bir düşmanlık var. Ben atalarımın acısına saygı duymaktayım, seninkilere de. Ama bana göre biz karşı çıkana kadar savaş ve düşmanlık sürecektir. Düşmanlığa ise sadece sevgiyle karşı çıkabiliriz.

---

Ben sadece güzel geleceği ve Türkiye’den bana gülümseyen yüzleri düşünüyorum. Biz yan yana yaşadığımız için birbirimize çok benziyoruz.

TÜRKİYE MEKTUPLARINDAN ALINTILAR

Benim adım Sıla. Memleket özlemi demekmiş. Hüzünlü biraz ama bu topraklarda yaşatamadığımız insanlar için oldukça gerçek.

---

Büyük acınız için üzgünüm. Geçmişte olan bir yanlışı veya hatayı bizler yeni nesiller olarak geçmişte bırakmakla kalmamalıyız. Birlik beraberlik olup önümüze geleceğe bakıp, güzel bir dünya, güzel bir hayat ve iyi yetiştirilen çocuklarımız için geleceğimizi güzel inşa etmeye başlamalıyız.

---

Öncelikle hepimizin insan olduğu, kardeş olduğumuz gerçeği bize yıllarca yanlış gösterildi. Ben böyle düşünüyorum. Şu anda her şey bizim elimizde. Bunu ancak bizim gibi gençler değiştirebilirler.

---

İnsanların Türk-Ermeni Sorunu diye yarattığı algı sayesinde seni hiç tanımadan düşman olduk. Ben senin düşmanın değilim, ben senin kardeşinim. Senin ve benim gibiler olduğu sürece bu dünya güzel. Seni hiç tanımasam da seni seviyorum arkadaşım.

---

Geçmişte yaşananlar nedeniyle, birbirimizden daha da ayrışmak yerine, seninle bir araya gelip, olanlardan ders çıkarmak, aynı şeylerin tekrarlanmayacağı koşulları yaratmaktır dileğim. Biliyorum ki, birbirimize bakıp gülümsediğimiz anda bu kocaman evren o bir saniyenin içine sığacak.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.