TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Sınır tanımayan başarı

Kısıtlı imkanlarla ‘yarışma günü’ tamamladıkları parçalarla ürettikleri, dönüş yolunda parçalayıp satarak yol parası yaptıkları elektro-mobil ile başarıya ulaşan Voltürk ekibinin, Devrim Arabaları’nı aratmayan hikayesini dinledik

Haber Giriş Tarihi: 08.01.2017 09:25
Haber Güncellenme Tarihi:
Kaynak: Haber Merkezi
ilksesgazetesi.com
Sınır tanımayan başarı

EMİRCAN IŞILDAK – ÖZEL HABER

Kemal Özdemir ve Doğukan Hazar Çılgın isimli üniversiteli gençlerin başını çektiği ekip, en uygun maliyetle, en ekonomik yakıt tasarrufuna sahip elektro-mobillerden birini üretti.

İlk olarak güneş enerjili arabayla yola çıkan mucit ekip daha sonra elektrikli araba ile filmleri aratmayacak bir yarışma yolculuğuna çıktı. Ürettikleri arabayı yarışma günü tamamlayan, yetkililerin yaptığı fren testini tekerleklerin önüne ayaklarını koyarak geçen ekibin trajikomik hikayesi şaşırttı. İzmir’in gururu olma yolunda emin adımlarla ilerleyen ekip, şu sıralar tüm yoğunluğunu ise dünyada ilk olma niteliği taşıyan ve 25 mikronluk işlem yapan 3 boyutlu yazıcıyla, her yıl Sağlık Bakanlığına milyonlarca Türk lirasına mal olan ithal protezleri düşük maliyetle ve yerli imkanlarla üretmeye verdi.

Türkiye için gurur niteliği taşıyacak projelere imza atan ekiple yaptığımız söyleşide konuşmaya ilk olarak Kemal Özdemir başladı. Kendisiyle ilgili bilgi vererek sohbete başlayan Özdemir, hikayesini özetleyerek, “Ege Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü mezunuyum, aynı zamanda Ege Üniversitesi Kimya Mühendisliğinde de çift anadal yaptım. Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesinde de işletme eğitimi aldım. Çocukluğumdan beri girişken bir yapıya sahiptim. Okuldan çıktıktan sonra saat 5-6 gibi sanayiye giderdim. Alanımla alakalı testere kesimleri, frizbi matkap delim işleri yapardım. Girişken ve çalışkanlığımdan dolayı çalıştığım firmamda yükseldim. Modelleme elemanı, satın alma yetkilisi gibi işlerle birlikte teknik anlamda ciddi deneyim kazandım. Tabi bu sırada da gönüllü çalışmalara ara vermedim. Kent Konseyi ile ortak çalışmalarda bulundum” dedi.

ARABAYI SATIP YOL PARASI YAPTILAR

Ürettikleri güneş enerjili arabalarını, yol parası bulamadıkları için yarışma dönüşü hurdacıya satarak yol parası yaptıklarını ifade eden Özdemir, “Güneş enerjisi ile çalışan araba projeme de 2. sınıfta başladım. Üniversitemizde arkadaşlarımızla araba geliştirip, yarışlara katılmak için proje geliştirdik. Doğukan arkadaşımla da o vasıtayla tanıştık. Bu dönemde birçok aksilikle karşılaştık. TÜBİTAK ile sıkıntılar yaşadık. Destek bulamadık, az parayla önemli işler yapmaya gayret ettik. Bugüne kadar TÜBİTAK tarihinde en ucuz yapılan güneş enerjili aracın 40 bin lira maliyeti vardı. Biz 5 bin liraya arabayı yaptık. Üstüne üstlük 10 kişiyi de yanımızda götürüp, ulaşımlarını karşıladık. Dönüşte paramız kalmayınca güneş enerjili arabayı parçaladık, hurdalarını satıp o parayla yol parası yaptık. Kısacası çok zorlu bir süreç geçirdik” diye konuştu.

“ARABAYI YOLDA KAMYONDA TAMAMLADIK”

Elektrikli araç üretiminde sponsor anlamında kriz yaşadıklarını ve kısıtlı imkanlarla yarışmaya yetiştiklerini de belirten Özdemir, “İzmir Kent Konseyi Gençlik Meclisi, projemizi daha önemli noktalara getirmek için çabaladı. O dönemden sonra güneş enerjili araçlar yerine elektrikli araçlar daha yenilikçi olduğu için biz de elektro-mobil yapmaya karar verdik. Bu kez Ege Üniversitesi ile sınırlamadık. Duyuru açıp İzmir’deki tüm üniversitelerden öğrencileri topladık. Konseyde 100-110 kişilerle toplantı salonlarına sığmadığımız zamanlar oldu. Bu kez konsey işe destek vermeye başlayınca TÜBİTAK da bize verdiği katkıda artışa gitti. Sponsor bulmaya başladık. Proje sonunda 110 kişilik gruptan 6-7 kişi kaldık. Ancak yine bir şanssızlık yaşadık. Çalışmalarımız siyasi çalkantı ve tartışmaların olduğu bir sürece denk gelince sponsorlar da desteklerinde kesintiye gitmeye, anlaşmaları iptal etmeye başladı. İptaller üst üste gelince arabanın yarısında kaldık. Yarışmaya 2 hafta kala resmen ortada kaldık. Kent Konseyi yine bu süreçte devreye girdi, destek sağladı. Arabamız için motor ve gerekli parçaları temin ettik. Hatta yarışma günü bataryalarımız geldi ve monte ettik. Ucu ucuna yetiştik diyebilirim. Arabamızı kamyonun kasasına koyup Kocaeli’ne yarışmaya götürürken, gece yolda arabanın parçalarını ekipmanlarını tamamlıyorduk” dedi.

ARABANIN FRENİ YOKSA AYAKLAR VAR!

Özdemir, filmleri aratmayan trajikomik hikayeye şu şekilde devam etti: “Arabanın testten onay alması için teknik kontroller yapılır. Bu kontrollere giderken biz arabanın fren sistemini tamamlayamamıştık. Fren yolda olduğu ve elimize henüz gelmediği için bağlayamadık. Yetkililer fren kontrolü için direnç uygulayıp test yaparken resmen ayaklarımız kimseye belli etmeden tekerlerin önüne koyduk. Onlar aracı itip kuvvet uygularken bizim yüzümüz kıpkırmızı oldu. ‘Sizin frenleriniz çok iyiymiş!’ yorumları aldık. Böyle böyle ilk aşamayı geçtik, daha sonra arabayı tamamlayıp son onayı elde ettik. Gerçekten tabiri caizse ömrümüzden ömür gitti. Ama maliyet olarak da enerji tüketimi açısından da en uygun arabalardan birini ürettik.”

VOLTÜRK KURULDU

“Ekibimizle araç çalışmalarından sonra yine bir araya geldik. Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının teknogirişim desteğine başvurduk. Bu destek dünyada ilk olacak Ar-Ge çalışmalarına veriliyor. Biz de bu kapsamda 3 boyutlu yazıcı projemizi kurula sunduk. Kurul projemizi çok beğendi. Dolayısıyla henüz okullarımız bitmeden VOLTÜRK Teknoloji şirketimizi kurduk.”

“3 BOYUTA YENİLİK KAZANDIRDIK”

Ekibin diğer ismi Doğukan Hazar Çılgın ise üzerinde çalıştıkları 3 boyutlu yazıcı teknolojisine değinerek, “3 boyutlu yazıcı aslında yeni bir teknoloji değil. 80’li yıllardan beri kullanılan bir teknoloji. Ancak günümüzde masaüstüne kadar, sanayide kullanıma kadar ilerlemiş durumda. 3 boyutlu baskının mantığı, bilgisayar ortamında hazırlanan 3 boyutlu objeyi reel anlamda ortaya çıkarmak. Aslında imalat mantığına göre iki buçuk boyuta tekabül eder. Çünkü katman katman çalışıldığı için tam manasıyla 3 boyutlu olarak kabul edilmez. Günümüzde teknolojinin gelişmesiyle birlikte bu katmanlar giderek inceldiği için, katman çıplak gözle bile fark edilmiyor. Bizim amacımız da katmanların fark edilmediği 25 mikronluk 3d yazıcıları imal etmekti. Bunu da başardık. Dünyada bir ilk olacak” yorumunu yaptı.

HEDEF TEKNOLOJİK VE UCUZ YERLİ PROTEZ

Her yıl binlerce vatandaşın çeşitli kaza ve sağlık sorunu nedeniyle kaybettiği el ve ayak protezlerinin genellikle yurtdışından yüksek maliyetle ithal edildiğini de hatırlatan Çılgın, geliştirdikleri proje ile yerli üretim hedeflediklerini söyledi. Çılgın, sağlıkta devrim yaratacak proje hakkında da şu şekilde konuştu: “Biz 3 boyutlu yazıcı işlemlerini kolaylaştırdık. Kurduğumuz site sayesinde insanlar girip çalışmalarını yükleyebilecekler. Anlık olarak fiyat görebilecekler. İki gün içinde de ürünleri teslim alabilecekler. Bu Türkiye’de eşi olmayan bir uygulama. Herkesin kazanması ve 3 boyutlu yazıcılarla haşır neşir olması için güzel bir yenilik olarak düşünüyoruz. Birçok sektöre de yenilik getirecek. Örneğin titanyum, insan sağlığına zararı olmayan bir madde. Sağlık alanında birçok noktada titanyum maddesi kullanarak 3 boyutlu yazıcılarla ürünler üretilebiliyor. Özellikle diş hekimliğinde diş implantı yaparken hekimi ve hastayı rahatlatacak, zamanı kısaltacak çözümler sunabiliyoruz. Bunun için biyolojik uyumlu malzemelerle çalışıyoruz. Ayrıca üzerinde en çok durduğumuz, araştırma yaptığımız konulardan biri de protezler. Protez el imalatına 3 boyutlu yazıcılarımız üzerinden başladık. Bir protez firmasıyla ortaklaşa başladık. Bu protez eller sürekli yurtdışından geliyor. Tanesi yaklaşık 20 bin liraya mal oluyor. Devlet de bunu karşıladığı için ciddi bir maddi yükü beraberinde getiriyor. Biz bunu üretebilir miyiz diye yola çıkıp, bin 700 liraya üretebilir noktaya geldik. Sosyal Güvenlik Bakanlığının da dikkatini çekti. Ayrıca bizim yaptığımız eller bileklik şeklinde kablosuz olarak işliyor. Uzaktan istenilen komutlar verilebiliyor. Misyonumuz da yerli bir üretimle maliyeti düşürüp, ihtiyacı olan insanlara bu protezleri kolay ulaştırabilmek.”

“KENT BU FİKİRLERİ DESTEKLESİN”

İlk günden bu yana genç ekibe verdikleri destekle projelerin gelişimine katkıda bulunan İzmir Kent Konseyinin Başkanı Çağrı Gruşçu ise bu tarz girişimlere destek olmak gerektiğini vurgulayarak, “Kent Konseyi olarak en önemli görevlerimizden birisi, kentimizdeki böyle cevherlerin ortaya çıkmasına ön ayak olmak. Kemal ve Doğukan gibi arkadaşlarımız, İzmir’de de bu tarz çalışmaların yapılabildiğini, İzmir’in katma değere sahip olabileceğini ve buna sahip çıkılması gerektiğini gösteriyor. Konsey olarak sivil toplum kuruluşları, meslek odaları, üniversiteler gibi kurum kuruluşlarla çatı kuruluşuz. Madem içimizde böyle cevherler var, o zaman kentin kamuoyunun ve kanaat önderlerinin de böyle fikirleri desteklemesi gerekiyor” diye konuştu.

“Devrim Arabaları” öyküsü

1961 yılında dönemin Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel tarafından yerli bir otomobil yapılması talimatı verilmiş, Eskişehir’deki TCDD fabrikası üretim için mekan olarak seçilmişti. 23 Türk mühendis, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’na tam 130 gün kala sıfırdan bir yerli otomobili üretebilmek için eşi benzeri görülmemiş bir çalışma içerisine girmişti. Türk mühendisi ve işçisinin neredeyse şeref meselesi haline gelen “Devrim” projesi için hazırlanan iki aracın benzinleri trenle Ankara’ya götürülürken doldurulmuş, bayram günü ilk tercih edilen aracın benzini yetmediği için araba yolda kalmıştı.

 

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.