TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

‘Sıfır’ birden önce gelir  

Sıfır birden önce gelir diyerek yola çıkan Sıfır Yayınları’nın kurucusu Gökhan Yıldırım ve Muaz Karagöl, sıfırdan başlayıp kurdukları yayınevinin hikayesini okuyucularımız ile paylaştı

Haber Giriş Tarihi: 17.12.2017 07:17
Haber Güncellenme Tarihi:
Kaynak: Haber Merkezi
ilksesgazetesi.com
‘Sıfır’ birden önce gelir   

ÖZKAN PEKÇALIŞKAN / ÖZEL HABER

Hayatlarında farklı işlerde çalışan Gökhan Yıldırım ve Muaz Karagöl, her şeye sıfırdan başlayıp hayallerinin peşinden gitmek için yola çıktı. İzmirli iki genç girişimci kurdukları yayınevi ile her şeye sıfırdan başladı. Sıfır Yayınları Genel Yayın Yönetmeni Gökhan Yıldırım ve Genel Koordinatör Muaz Karagöl, yayınevi kurma fikrini nasıl ortaya çıktığını, hedeflerini, projelerini ve hayallerini gazetemize anlattı.

Öncelikle yayınevinin isminin neden Sıfır olduğunu açıklayan Gökhan Yıldırım ve Muaz Karagöl, sıfırın anlamını şöyle özetledi: “Sıfır başlangıç demektir. Sıfır birden önce gelir. Sadece yayınevi işi için değil başka konularda da ilk adımı atmanız önce bulunduğunuz yer önemlidir. Önce bulunduğunuz yerden ilk adımı atarsınız. Biz nereye gelirsek gelelim Türkiye’nin en çok satan kitaplarını da yayınlasak kendimizi sıfırdan başlamış gibi görüyoruz. Sıfırdan başlayan her şey daha heyecan vericidir. Biz doymuşluğu yaşamamak için her zaman sıfırdan başlamayı seviyoruz. Sıfırdan başlayan her şey daha doyurucudur. Hiçliğimizin farkındayız. Olduğunu zanneden her zaman kaybediyor. Biz daha pişip olgunlaştığımızı bile düşünmüyoruz. Yayınevi dünyasında da öğreneceğimiz daha çok şey var. İnsanlar 10 yıl önce bu kadar birbiri ile bu kadar iletişim sağlayamıyordu. Sosyal medyadan iletişim sağlanmasaydı bu kadar yazara ulaşamazdık. Mail bile aktif kullanılmazken, kargolarla yazı göndermek günler alıyordu. Şimdi ise her şey çok daha basit oluyor.”

AMACIMIZ ÇOK KİTAP SATMAK DEĞİL

Amaçlarının tamamen farklı bir şey yapmak olduğuna dikkat çeken Yıldırım, “Eğer ticari mantık ile düşünseydik hiçbir projeyi hayata geçirmezdik. Sahne Oda diye bir projemiz var ve o projeden hiçbir gelir elde etmeyi düşünmüyoruz. Kitabın çok satılması değil, çok okunması bizim için kriterdir. Bir kitabın 10 bin tane alınması 10 bin kişi tarafından okunduğu anlamına gelmiyor. Amacımız satış yapmak olsaydı kitap satmazdık. Çünkü Türkiye’de satılan en az şeylerden biri kitaptır” dedi.

“KİTAP SESLENDİRMESİ YAPACAĞIZ”

Sahne Oda uygulamasını biraz daha detaylandıran Yıldırım, uygulama hakkında şu bilgileri paylaştı: “Burada kitap okuması ve şiir dinletisi yapmayı düşünüyoruz. Bunu da sosyal medya üzerinden insanlara ulaştırmayı düşünüyoruz. Sahne Oda’nın temel amacı, okumayı çok sevenlerin dışında sırf üşendiğinden ya da zaman bulamadığını iddia eden insanlara kitap dinletisi sunmaktır. Biz bu şekilde olan insanlara kitabı okuyarak seslendireceğiz. Aslında sen bu kitabı okumalısın. Bu kitap senin için yazılmış, burada kendini bulabilirsin diyeceğiz. Kitap okuma günleri yapıp bu geleneksel hale getirmeyi düşünüyoruz. Bir günü Necip Fazıl Kısakürek günü, diğer bir günü Nazım Hikmet günü yapmayı planlıyoruz. Bu arada kendi yayınevimizin yazarlarının kitaplarını da seslendireceğiz. İnsanlara kitaplara dokunmaları gerektiğini ses yoluyla anlatmaya çalışacağız. Sahne Oda’dan hiçbir gelir elde etmeyi düşünüyoruz. Bir kitabın çok satılması değil çok okunması önemli. Amaç kitap satmak değil. Üniversite öğrencilerini Sahne Oda’da ücretsiz ağırlayıp onlara da seslendirme yaptıracağız. Bir arkadaşları seslendirme yaparken diğer arkadaşları da onları dinleyecek. Yine bizim yaptığımız ses kayıtları görme engelli birine bizim ses kayıtlarımız gittiği zaman ve o kişi de tekrar tekrar açıp bizim kayıtlarımızı dinlediği zaman bizim için çok büyük mutluluk olacaktır. Alt yaş gruplarındaki çocuklar ile ilgili masal kitabı yapalım mı yapmayalım mı diye bir kısıtlamamız yok. Gençlerimizi edebi karşılığı olmayan eserlerden uzak tutmaya çalışıyoruz. Sosyal medya aracılığıyla seslendirmeleri sosyal medya platformlarına yükleyeceğiz.”

GELECEK KUŞAKLARA ESER BIRAKACAĞIZ

Okuyucu kitlesi anlamında herhangi bir sınırlamaları olmadığına değinen Yıldırım, “Genel anlamda kültür yayını yaptığımız için belli seviyede olan ve belli başlı yazarlar ile çalışıyoruz. Yazar konusunda da seçici davranıyoruz. Genel manada kaliteli eserler basmaya çalışıyoruz. İçerik ve tasarım anlamında iyi şeyler yapmak için çaba gösteriyoruz. Gerçek manada gelecek kuşaklara taşınan ve iz bırakan eserler vermek için kaliteli iş yapmak zorundayız. Şu anda basılan bir kitap 20-30 sene sonra bile ilgi çekebilir. Sadece şimdiki zamanı düşünmüyoruz geleceği de düşünerek gelecekte de okunacak eserler basmaya çalışıyoruz. Sadece şimdiyi değil geleceği de düşünüyoruz. Çalışmalarımızı da bu minvalde gerçekleştiriyoruz. Geçmişten geleceğe imza atmak istiyoruz” diye konuştu.

İNSANLARIN ADIM ATMASINI SAĞLIYORUZ

Yayınevi işinden dolayı yazmaya fırsat bulamadığının altını çizen Yıldırım, “Anadolu’nun çeşitli kentlerinde elmas gibi işlenmeyi bekleyen insanlar var. Bu doğrultuda da bizim proje kitap çalışmalarımız var. Yazdıkları niceliksel olarak bir kitabı dolduramayacak ama niteliksel olarak çok iyi olan yazar olabilecek insanlar var. Biz bu kişilere proje kitapların içinde yer vererek bir adım atmalarını sağlıyoruz. Proje kitaplarda yazdıkları küçük hikayeler ile başlayanlar daha sonra kendi kitaplarını da yazmaya başladı. Böylesi güzel ve edebi anlamda hizmet etmek bizin için gurur verici. İnsanlara gerçek manada hizmet etmek istemesem matbaaya gider bir adet kendime kitap bastırırdım ve hiç bu işlerle uğraşmazdım ve bana özel kimseye ulaşmasın derdim. Ancak insanlara bir şekilde nasıl ulaşırız diye düşündük ve nasıl yaparız diye kafa patlattık. Sonunda Genel Koordinatörümüz Muaz Karagöl ile birlikte bu yayınevini kurma kararı aldık” dedi.

BANDROL İÇİN 4-5 GÜN BEKLİYORUZ

İstanbul ve Ankara’ya göre dezavantajlı olduklarını belirten Yıldırım, “İzmir’de kitap basıldığında bandrol almak için Ankara’ya talep yazısı gönderiyoruz. Daha sonra Ankara’da bize bandrol gönderince matbaaya iletiyoruz. İstanbul’a oranla bakınca 4-5 gün bir zaman kaybı yaşıyoruz. Daha önce Yayıncılar Birliği İzmir’de ofis açmış internetten bakınca hala var gözüküyor ama yayınevi işi Ankara ve İstanbul üzerinden yapılıyor. Biz işimizi Ankara üzerinden yapıyoruz. İzmir’de olmanın dezavantajını yaşıyoruz” şeklinde konuştu.

İZMİR’DE OKUYUCU KİTLESİ İYİ DURUMDA

İzmir’in kitap okuma oranı bakımından lokomotif şehirlerden bir tanesi hatta başı çektiğini de sözlerine ekleyen Yıldırım, “Nüfusa göre oranla hesap yapıldığında geçen seneki kitap fuarında 3 milyonluk İzmir’de 600 bin fuar ziyaretçisi var iken 15-20 milyonluk İstanbul’da bu sayı 800 binde kalmış” dedi.

SIRADA KADIN ŞAİRLER VAR

Proje kitap serisinden de bahseden Yıldırım, proje kitaplarla ilgili de şu detayları verdi: “Terk Edilmiş Mektuplar projesi ilk projemizdi. İnsanları bir tema içerisinde buluşturalım istedik. Terk edilmiş mektuplar projesinde kimi yazarımız bizi bırakıp giden akıp giden zamana yazı yazdı. Kimi yazarımız kaybettiği annesine yazı yazdı. Vatan şehitlerine yazı yazanlarda oldu. Ortaya misyonu olan yazılar çıktı. Gerçek manada insanlara bir şeyler aktarmak isteyen insanlar bu projede yer aldı. İkinci projeye ise ‘Hayali Kahraman Hayati Kahraman’ adını verdik. Bu projede ise yaratıcılığı yazarlara bıraktık. Kimisi ağacı, kimisi bulutu, kimisi yıldızları kahraman yaptı. Bizi anlatan eserler ortaya çıktı. İkinci bölümde ise bizi anlatan yazılar istedik yazarlarımızdan. Temelde projelerimizin böyle bir misyonu var. Bir sonraki proje ise sadece kadın şairler yer alacak. Bir sonraki projede sadece kadın şairlerimiz olacak. Her açıdan onların penceresinden bakan bir proje olacak.”

YAZAR ADAYLARINI CESARETLENDİRİYORUZ

Fikir üretebildikleri sürece farklı projeler yapmaya çalışacaklarını belirten Yıldırım, “Anadolu’da işlenmemiş ortaya çıkarılmamış madenler var. Projelerimiz ile bu insanlara ulaşmaya çalışıyoruz. Çeşitli yaş ve meslek gruplarından yazarlarımız var. Deneyimli ve deneyimsiz yazarlarla birlikte çalışıyoruz. Projede birbiri ile tanışan beraber imza günü düzenleyen, birlikte televizyon programlarına çıkan yazarlarımız oldu. Bu şeklide iletişim sağlayıp başka ortak projeler de geliştirmek istiyorlar. Son projemizde 35 farklı şehirden 52 yazar ‘Hayali Kahraman Hayati Kahraman’ projesinde Türkiye’nin her yerinden yazarlar ve yazar adayları bu projede yer alarak yazı yazdı. Türkiye’nin her yerinden yazar adayları bize yazı gönderiyor. İnsanları hem cesaretlendiriyoruz hem de onlara yol gösteriyoruz. Biz onlara kalemlerinin bu projede gördükleri ve yaptıkları ile sınırlı olmadığını gösteriyor ve daha çok yazmaları yönünde telkinde bulunuyoruz. Bir bakıma onlara ayna tutuyoruz. Kıymetli yazarlarımız ve yazar adaylarımız ile yayınevimizi yazarlık atölyesi gibi düşünebilirsiniz. İzmir’den yazarımız yok. Yusuf Kılıçlı Edirne’den, Ümit Ölmez Konya’dan Elçin Işıdan, Hande Aras İstanbul’da Seval Gök Mersin’den ve şu anda anlaşmak üzere olduğumuz ismi bende kalsın yazarlarımız ile 52 yazardan sadece 3’ü İzmir’dendi. Hakkari, Adıyaman, Şanlıurfa’dan yazarlarımız var. Trabzon ve Rize’den yazarları edebiyata katmaya çalışmamız bizim için şok önemlidir” ifadelerini kullandı.

HER TÜRLÜ DESTEĞİ VERİYORUZ

Yazarlara sosyal medya aracılığı ile ulaştıklarını ya da onların kendilerine bu şekilde ulaştığına vurgu yapan Yıldırım, “Sosyal medya üzerinden yazarlarımızı ya da yazar adaylarımızı bulup onlarla iletişime geçiyoruz. Kendilerine projenin detaylarını söylüyoruz. Yazılan yazılar içerisinde asla yer almayacağını söylediğimiz; siyasi, ticari, pornografik ya da bir kişinin özlük haklarına saldıran yazılar en başta değerlendirmeye alınmıyor. İnsanlar tarafından okunmasını istediğimiz kişileri projeye dahil ediyoruz. Sonrasında ise yazarımızın kaleminin o yazının içinde olup olmayacağına editör arkadaşlarımız ile karar veriyoruz. En nihayetinde olması gerektiğini düşündüğümüz yazıları kitabın mutfak kısmına geçirip orada harmanlıyoruz. Arkadaşlarımız ile birlikte yazarımıza editoryal destek de veriyoruz. Yazarlarımız ile defalarca düzeltme yapabiliyoruz. Sonunda bir pastanın yapılışı gibi en alttan başlayarak birlikte düzeltmeler yapıyoruz. Yazarımız gerekli kremayı az koyduysa biz daha fazla krema ekliyoruz. Sonuçta insanların hoşuna gidecek yazıları oluşturmaya çalışıyoruz” dedi.

OKURLARIMIZIN KİTAPLA YAŞAMASINI İSTİYORUZ

Yıldırım son olarak e-kitap ile ilgili bir düşüncelerinin olmadığını belirterek şunları söyledi: “İnsanların kitaplarla yolculuk etmesini her gittiği yere o kitapları götürmesini istiyoruz. İnsanların bizim kitaplarımızı ara sıra açıp baktığı gerçek manada kitap yapmayı düşünüyoruz. e-kitap ile ilgili ilgilenmiyoruz. Biz okurlarımızın kitabı okumasından ziyade o kitapla yaşamasını istiyoruz. O nedenle ilgilenmiyoruz.”

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.