TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Kantarcı’nın gözünden şiir

Erkan Kantarcı, ikinci kitabı “Hasar Tespiti” ile bizleri yeni bir yolculuğa davet ediyor. Bu yolculuğun gerçek izleri ve sizi taşıyacağı dünyanın sırları kitapta mevcut olsa da, Erkan Kantarcı da bize düşüncelerini aktardı

Haber Giriş Tarihi: 16.10.2017 07:41
Haber Güncellenme Tarihi:
Kaynak: Haber Merkezi
ilksesgazetesi.com
Kantarcı’nın gözünden şiir

ONURHAN ALPAGUT / ÖZEL RÖPORTAJ

Erkan Kantarcı, aslen İzmir Karşıyakalı… Eskişehir’de yaşıyor. Aynı zamanda bir eğitimci ve şair. Piyasaya ilk kez 2015 yılında yayınladığı “Aşk Matbaası” ile merhaba dedi. İkinci kitabı “Hasar Tespiti” ile okuyucuyu kendi ile hesaplaşmaya davet eden yazar, üçüncü kitabının çıkış tarihini vermemekle beraber hazır olduğunu söyledi.

Bize kısaca kendinizden bahseder misiniz?

Aslen İzmir Karşıyakalıyım. Üniversiteyi okumak için Eskişehir’e geldim ve 18 senedir Eskişehir’de yaşıyorum. Anadolu Üniversitesinde lisans, Osmangazi Üniversitesinde lisansüstü eğitimimi tamamladım. 14 senedir de çeşitli özel okullarda öğretmen olarak görev yapıyorum. Çalıştığım okullarda kurduğum kulüplerle öğrencilerime şiiri sevdirme adına etkili faaliyetler yaptık ve yapmaya devam ediyoruz.  İlk şiir kitabım Aşk Matbaası 2015 senesinde, ikinci kitabım Hasar Tespiti ise 2016 Aralık ayında yayınlandı. Vehbi Cem Aşkun Şiir Ödülü, Eskişehir Sanat Derneği Öğretmenler Şiir Ödülü ve Yunus Emre Şiir Yarışması mansiyon ödülünü kazandım. 7. Uluslararası Eskişehir Şiir Buluşması’na katıldım. Biber FM’de Şiir Treni adlı programın yapımcılığını ve sunuculuğunu yürütüyorum. 9. Yunus Emre Şiir Yarışması’nın seçici kurulunda yer aldım. Ayrıca ikinci üniversiteyi de okumaya devam ediyorum.

Yazar olma süreciniz nasıl gelişti, hikayeniz nedir?

Çocuk yaşlarımdan itibaren okumayı ve yazmayı severdim. Tabi bunda annemin büyük etkisi vardı. Annem ortaokul mezunu olmasına rağmen çok okuyan biridir. Bana da düzenli okumayı ve içimden geçenleri yazarak ifade etmeyi annem aşılamıştır. Yazar yada şair miyim? Onun kararını zaman içinde edebiyat tarihçileri, eleştirmenler ya da okurlar verir sanırım. Bu konuda profesyonelleşmek adına çaba harcadığım doğrudur. Lakin amatör ruhu da tamamen kaybetmemeye gayret gösteriyorum. Çeşitli edebiyat sanat dergilerinde şiirlerim ve yazılarım yayımlandı. Özellikle daha profesyonelce yazma konusunda Ege kökenli bir dergimiz olan Kasaba’dan Esinti’nin bende emeği çok büyüktür. İlk şiirimin yayımlandığı gün duyduğum heyecanı hala hissediyor olmaktan da mutluyum.

3’ÜNCÜ KİTABI YOLDA

Kitaplarınızı ortalama ne kadar sürede tamamlıyorsunuz?

İlk kitabımda biraz ya acemiliğin etkisiyle ya da tez canlılığımdan ötürü acele etmişim. Sonradan üzülerek fark ettim. Neyse ki pek çok şairin de benzer yollardan geçtiğini öğrenince yüreğime su serpildi. İki sene desem doğrudan yanıt vermiş olurdum aslında ama tam olarak öyle olmuyormuş anladım. Şu an üçüncü kitabım hazır ama sanıyorum ciddi bir süre demlenmesini bekleyeceğim.

Yazmaya nasıl başlıyorsunuz?

Eğer bir konu üzerinde ise yazacağım ürün, öncelikle o konu üzerinde yazılmış ulaşabildiğim tüm eserleri okumaya gayret gösteriyorum. Yani sıkı bir çalışma süreci oluyor. Bu zannedilenin aksine şiir için de geçerlidir bence. Şiirin öyle eline kalemi kağıdı alıp beş dakika içinde yazılan bir ürün olduğunu düşünmüyorum. Bizim neslimiz Yahya Kemal usta kadar da bir kelime için senelerce bekleyecek sabra da sahip değil. Tabi süreç olarak birden bire akan ve kendi kendini yazdıran şiirleri de olmuyor değil.

BİRAZ YETENEK VE ÇALIŞMA

Sizce yazmak bir yetenek isimidir yoksa öğrenilebilir bir durum mu?

İlhamın sadece bir başlama vuruşu olduğuna inanıyorum. Eğer kondisyonunuz iyi değilse yani iyi çalışıp antrenman yapmadıysanız şiir de sakatlar insanı. Başlama vuruşunu ne kadar iyi yaptığınıza da kimse bakmaz. Elbette yetenek çoğu zaman iyi bir şairin üzerinde barındırdığı ve muhtemelen soyuna da geçirdiği bir özelliktir. Lakin tek başına yeterli olması mümkün değil. Hiç ilgisi olmayan birini de sırf çalışmayla şair yapamazsınız. Dolayısıyla biraz daha gri bakmak gerekiyor sanırım konuya. İlla siyah ya da illa beyaz şeklinde değil. Biraz yetenek, biraz ilgiyle özen ve çokça çalışma…

Yazdıklarınızda ne kadar sizi görüyoruz?

Romancıların nasıl ki romanlarında yarattığı kahramanların hepsinde kendinden izler varsa, şairlerin de mutlaka şiirlerinde kendi yaşantısından izler olduğunu düşünüyorum. Tabi yalnızca kendi yaşantı izlerimiz yeterli değildir. Ben toplumcu yanı da olan bir şairim. Dolayısıyla toplumda yaşananlara da gözlerimi kapatmak mümkün değil. Yani beslendiğim kaynağın yalnızca kendim olması mümkün değil. Hele böylesine “Acıya doğmuş, gözyaşına ve kana doymuş bir çağda yaşıyorken.”

AŞK VE ACI

Bize kitaplarınızdan söz eder misiniz?

İlk kitabımda adından da anlaşılacağı üzere, daha çok aşk teması ağırlıkta. Tabi burada aşktan kasıt yalnızca karşı cins bir sevgiliye duyulan aşk değil elbet. Evlada, sevgiliye, anneye, Allaha, peygambere, şehitlere, vatana ve Mustafa Kemal ‘e duyulan aşklar gibi. İkinci kitap ise yine adından anlaşılacağı üzere çağımızda yaşanan acılar üzerinden bir “Hasar Tespiti” çalışmasıdır. Bir simitçi ya da mendilci çocukla birlikte aynı sokaktan yürütmeye çalışır okuru. Kendimle de yoğun bir ‘hesaplaşma’ ve ‘sınama’ sürecini bulur dikkatli okur kitapta. Çocuk ölümlerinin, açlığın, savaşların, terörün, dilenciliğin, namussuzlukların bu kadar arttığı dünyaya karşı, şiir bir başkaldırı bir isyan çığlığı aslında. Tabi bu bozulma hali insanların toplumsal ve bireysel yaşantılarına da fazlasıyla yansıyor. Sürekli birbirini kandıran, maske takan, çıkarları için bir diğerinin üzerine gözünü kırpmadan basan, ötekileştirmeyi ve kendisi gibi düşünmeyeni damgalamayı maharet sayan, okumaktan araştırmaktan, sanattan, şiirden günden güne uzaklaşan bir kitle… Bu bağlamda kitapta sorgulayan bir nesil olan köy enstitülülerine duyulan özlemden, savaşların yıkıcılığına, çocuk gelinlerin hüznünden, dillenmeyenlerin acısına, toplumsal yalnızlıktan, kişisel iç burkulmalar yığınına kadar pek çok şiir sizleri karşılayıp konuk etmeye çalışıyor.

Türk toplumu sizce yeterince okuyor mu?

Çok kitap satıldığı kesin. Toplumdan bir talep var ki her yıl milyonlarca kitap basılıyor. Lakin okunması konusunda o kadar iyimser değilim sanırım. Yine de senelerdir eğitim sektöründe binlerce öğrenci mezun etmiş bir öğretmen olarak umudumu yitirmememe neden olan çok sayıda kaliteli okur yetiştirmeyi başardığımı da en büyük gururum olarak söylemeliyim. Bu şekilde çaba sarf eden binlerce meslektaşım olduğunu da bildiğimden gelecek konusunda karamsar değilim. Zannedilenin aksine gençlerin iyi bir yönlendirme ile neler başarabileceğinin en yakın şahidi olduğumdan, umudumu sanırım hep tazeleyeceğim.

YENİ KİTAP BEKLEMEDE

Hedefleriniz nedir, yeni bir kitap yolda mı?

En büyük hedefim daha fazla genç kardeşimize şiiri ve sanatı sevdirmek. Çünkü Turgut Uyar ustaya katılmamak elde değil. Ne diyor usta: “Keşke bir şiir okumuş, bir kedi sevmiş olsaydınız. Belki bu kadar kirletmezdiniz birbirinizi.” Ciddi bir hızla kirlenmeye devam eden dünyada, gençlere şiiri sevdirmek adına doğrudan eyleme geçmenin önemli bir direniş olduğunu düşünüyorum. Yeni kitabım hazır aslında ama daha öncede belirttiğim gibi olgunlaşıp demini almasını bekliyorum.

Türkiye’de bir kitap yayımlamak zor mu?

Önceki dönemlere göre hiç zor olmadığı hatta oldukça kolaylaştığı söylenebilir kitap basma işinin. Tabi kolaylaşma beraberinde kaliteyi de düşürmemeli. Editörlerin oldukça etkili olması, yayıncıların kitap basma işini sadece para kazanma kaynağı olarak görmemeleri gerekir.

Kitap kapağınızdan da anlaşıldığı üzere Hasar Tespiti’nin sadece bireyler üzerinde değil, bireyleri çevreleyen bütün o şeyleri de içine aldığı anlaşılıyor? Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Her şeye rağmen hala bir yarısı parmaklarımızın arasında sağ salim duran ve kurtarılabilir olan ama avucumuzun içinden hızla kayıp giden bir dünya. Tam da anlatmak istediklerimi tasvir eden ve özetleyen bir kapak oldu. Kaçmak kolaya kaçmaktır aslında. Hepimiz kolaya kaçarsak, bozulmuşlukları, yozlaşmışlıkları dilimiz ve kalemimiz döndüğünce anlatmazsak gün gelecek kaçacak yerimiz de kalmadığıyla yüzleşmek zorunda kalacağız. Bireysel ve toplumsal erozyonu durdurmanın yolu, birbirimizi ötekileştirmeden yürekten kucaklamaktan geçiyor. Şiirden, sanattan geçiyor. Seviyeli eleştirilerle birbirini geliştirmek için emek vermekten geçiyor. Hasar Tespiti aslında tam da bu kişisel ve toplumsal hasarların açtığı derin yaralara kırıntı bile olsa bir parça tuz olmanın derdinde.

BİR ELİN PARMAKLARINI GEÇMİYOR

Bir yazarın, yazdığı kitaplar ile yaşamını idame ettirmesi sizce mümkün mü?

Ben ettiremiyorum. Gerçi ettirebiliyor olsam da yine de öğretmenlik yapardım. Sadece daha az derse girer, daha az yorulur ve daha çok ürün ortaya koyardım. Yazar camiasından tanıdığım yüzlerce dostum içinden de bir elin parmağı kadar yazar var idame ettirebilen.

Kitapta, öğrencilerinizin de şiirleri var. Bu farklı bir çalışma. Bu fikir nasıl doğdu?

Gençlerin şiiri, sanatı, edebiyatı ve tüm güzellikleri sahiplenmesi önemli. Hem kişisel gelişimlerini ilerletmeleri için hem dünyaya bakış perspektiflerini genişletmeleri için hem de ülkenin geleceğinde aydın bireyler olarak söz sahibi olmaları için. Bu güzel gençleri teşvik etmekti amacım. Az önce de atlatmaya gayret gösterdiğim gibi düzenli etkinlikler yapıyoruz fakat ben yazan öğrencilerimi daha üst perdeden teşvik etmek gerektiğini düşündüm. Kendileriyle bu fikrimi paylaştığımdaki sevinçleri benim için en büyük ödüldü. Şu an bu yolda istekle devam eden hatta kitap çıkartan, dergilerin temsilciliklerini yapan öğrencilerim var.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.