TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

“Şiir benim yaşam biçimim”

Gülcandan Baydar’ın şiir kitabı Ay Düşer Pencereme Temren Yayınları’ndan çıktı. Şiirlerinde kendini derinden etkileyen olayları ve duyguları kaleme alan şair iyi bir çıkış yakaladı

Haber Giriş Tarihi: 18.06.2018 07:33
Haber Güncellenme Tarihi:
Kaynak: Haber Merkezi
ilksesgazetesi.com
“Şiir benim yaşam biçimim”

ONURHAN ALPAGUT-ÖZEL RÖPORTAJ

Gülcandan Baydar’ın şiir kitabı “Ay Düşer Pencereme” çıktıktan kısa bir süre sonra okuyucunun yoğun ilgisiyle karşılandı. Kitabı ile yükselişi yakalayan şair yazdığı diğer şiirlerini de kitaplaştırmayı düşünüyor. Şair şiirlerini kendine özgün ve sade bir üslüp ile hayata ve insana dair yazıyor. Dergilerde yazdığı şiirler ile dikkat çeken Baydar, kısa sürede edebiyat dünyasında ses getireceğe benziyor.

Sizi kısaca tanıyalım..

1972 Ardahan İli Çıldır İlçesi Sazlısu Köyü’nde doğdum. İlkokulu köyümde, liseyi Çıldır Lisesinde okudum. Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesinde İşletme Bölümünü bitirdim.1997 yılında ailemle birlikte Bolu’ya, 2003 yılında Bolu’dan Ankara’ya göç ettik. 2016 yılında Ankara’dan tekrar Bolu’ya döndük. Halk Eğitim’in sağlık ve matbaa gibi alanlarında çalıştım. Şimdi bir kamu kuruluşunda memur olarak çalışıyorum.

Yazar-şair olma süreciniz nasıl gelişti? Hikayenizi bizimle paylaşır mısınız?

Kendimi bildim bileli kitap okurum, evimizde fazla kitap olmazdı. Kitap alacak maddi durumumuzda pek yoktu. İlçemiz Çıldır’da kırtasiye vardı ama kitapevi yoktu. Aynı kitabı tekrar tekrar okumuşluğum vardır. Kars’ta hanımı ve kendisi öğretmen olan amcamlara giderken amcamlardan eve birçok kitap getirir okur ve iade ederdim. Hatta bu kitapları babamda ev halkına okurdu. Babamın kitapları okuması bana kitap okumayı daha da sevdirirdi. Okullarda şimdi de var mı bilmiyorum. İlkokul, ortaokul, lise yıllarında kollara seçilirdik. Kimi temizlik koluna, kimi sınıf başkanlığı gibi kollara seçilirdi. Ben de kitaba daha çabuk ulaşabilmek için hep kitaplık ya da kütüphane koluna seçilirdim. O zaman şiir kitaplarına kolay ulaşabiliyordum. Bir yerlerde hep şiir karalamalarım vardır. TV ve Radyolarda edebiyat ve şiir programlarını izler ve dinlerdim. TRT Erzurum, TRT GAP ve TRT Trabzon Radyolarının yöremizden programları vardı. O programların şiir köşelerine şiirlerimi gönderirdim. Dinleyicilerden gelenler bölümünde bizlerden gelen şiirleri okurlardı. Şiirlerimin beğenilip sunucular tarafından seslendirilmesi beni olumlu yönde etkilerdi. Hatta bu programlar bazen bizleri de yayına dahil ederlerdi. Kendi şiirlerimizi kendimize okuturlardı. Tüm bu durumlar beni çok mutlu eder ve şiir yönünde hedefim olarak bana ipuçları verirdi. Ankara’da yaşadığım sıralarda dergi adreslerini kitapçılardan bulup abone oldum. Dergilerde yazılan şiirleri okuyunca, kısır döngüye girdim. Uzun zaman şiir yazmadım. Bilmeden şiir birikimimi olgunlaşmaya bırakışım gibi oldu. Sonra defterime şiir karalamaya başladım. Ben sosyal medyanın faydasını gördüm. Orada şairleri listeme almış ve takip ederdim. Tabi amatör şairlerde vardı listemde. Şiirlerini paylaşırlardı. Bir gün bende kendi yazdıklarımdan paylaşmış oldum. Benim listelerimde hatta onları takip bile ettiğimden haberi bile olmayan ünlü şairler şiirlerimi beğenmeye başladılar. Yorumlarında devam etmem gibi tavsiyeler de bulundular. Şiirlerimi göndermem için dergi adresleri verdiler. İlk önce inanmadım hatır olsun diye beğeniyorlar dedim ama bana hiç yorum ve beğeni yapmayanlar şimdi niye bana devam et gibi tavsiyelerde bulunsunlar ki diye düşündüm demek ki gerçekten şiir yazmayı öğreniyorum ve yazabileceğim. Verilen dergi adreslerine şiir göndermeye başladım. İlk yayınlanan şiirim Özgecan’dan sonra yazdığım; Öldürülen Kadınların Ardından adlı şiirimdi. Sonra erken yaşta evlendirilen kadınlar için yazdığım daha doğrusu yıllar önce Anneme yazdığım; Çocuk Anne şiirim yayınlandı. Sonra emperyalistler için yazdığım şiirim Çok Dişli Canavar ve diğerleri edebiyat dergilerinde yayınlanmaya başladı. Edebiyat dergileri her zaman bu işin mayası gibidir. Yazar ve şairin kalemi için güven oluşturur başarmak için çaba sarf eder ve kendisini geliştirmesini sağlar. Bir daha ki sayıyı bekler olmuş mu diye. Yayınlandığında bu onun kalemine güç verir tekrar yazmaya teşvik eder. Yayınlanmayınca da nedenini araştırır bir gün güzel yazabilmeye ulaşır.

Şiirlerinizi ne kadar zamanda bitiriyorsunuz?

-Bu belli olmuyor. Bir ay içinde bitirdiğimde oluyor. 6 ay içinde biten şiirlerimde oluyor. Hiç bitmeyen de oluyor. Bitirdiğimi sanıp da sonradan olmadı deyip değiştirip düzenlediğimde oluyor. Bir dize düşüyor aklıma. Onu cep telefonun not defteri bölümüne ya da bir kağıda kaydediyorum. Sonrada o dize üzerinde çalışıyorum başka başka dizeler çıkıyor ortaya, imge ve meteforlarla o dizelerden bir şiir vücuda getiriyorum. Bazen o şiir bitmeden başkasını yazıyorum. Ama her bitti dediğim şiirimi bırakıyorum demlenmeye on, on beş gün, bir ay gibi okumuyorum. İşte bir müddet sonra o demlenmeye bıraktığım şiiri bir oda da tek başıma sesli okuyorum, o zaman şiirde ki uyumsuzluğu anlıyor, hatalarını fark ediyorum ve şiiri düzeltiyorum. Biten şiirimi bir müddet okumuyorum çünkü sıcağı sıcağına okuduğumda hatalarını fark edemiyorum.

Yazmaya nasıl başlıyorsunuz? Sizi ne gibi durumlar ve hisler teşvik ediyor?

Şiir benim yaşam biçimim yaşama bakışım, gözüm ve kulağım. Şiirlerim hüznümden beslense de olumlu olumsuz birçok durum beni etkiliyor. Herhangi sıradan bir konuşma anında yakaladığım bir cümle, olumlu ya da olumsuz bir duygu, yaşan bir olay, kendi ruh durumum, okuduğum bir kitap, izlediğim bir filim, yorumlanan bir şiir, dinlediğim bir türkü, doğada gördüğüm bir manzara, çocuk cıvıltıları, bir çocuğun ağlaması, bir bebeğin ağlaması, anne, baba, kadın, ölüm, şehitlik, umut, hayal kırıklığı, aşk, yalnızlık, ayrılık, dostluk gibi birçok insani durum. Kısaca hayatta dair soyut somut konuların hepsi beni etkiliyor ve şiir yazmaya itiyor.

Size göre yazmak bir yetenek mi yoksa sonradan geliştirilebilir mi?

Bu sorunuza sadece yetenek dersem, onca emek verip güzel şiir yazanlara haksızlık etmiş olurum. Herkesin genlerinden gelen duygusal bir durumu vardır. Kimisinde bu duygusal durum daha çoktur. İç dünyası daha yağmurludur. Hayata bakan gözü daha duyarlıdır. Olaylara bakış açısı hep nemlidir. Her olay onda bıçak kesiği oluşturur. Bunlar yetenek denilen şey olsa gerek. Bunu da yoğurmak lazım o bakış açısını, o duyarlı yanı, o duruşu geliştirmek lazım bu da okumakla olur. Yetenekle olsaydı kitap okumayan ve duygusal olan herkes şiir yazardı. Kendimden örnek verecek olursam; iyi şiir yazabilmeyi öğrenmek için çaba harcıyorum. Gece gündüz bir mısra, bir imge için uğraşıyorum. Bir şiiri vücuda getirmek için çok çalışıyorum. Yıllar önce yazdığım şiirler ve şimdi yazdıklarım için değişiklik yapıyorum. Burası güzel Türkçemize uymamış, şu dize üstekiyle aynı anlama geliyor çıkarmak lazım diyorum ve o dizeyi çıkarıyorum. Şurada derinlik az, burada ki imge dizeyle çelişiyor gibi... Eğer sadece yetenek olsaydı okumama gerek yok. Zaten yazardım. Aslında ben acıların insana şiir yazdırdığını düşünüyorum. Tabii onunda iyi şiiri öğrenebilmesi kendisini yetiştirmesi için kitap okuması gerekir. Bu düşüncem yeni değil eskiden beri acıların insana şiir yazdırdığını düşünüyorum ve size bunun için bir örnek verebilirim; Günümüzde Filistinli Şairlerin sayısı gün geçtikçe çoğalıyor.

Yazdıklarınızda sizi ne kadar görüyoruz?

Ben yazdıklarımla bir bütünüm, duyarlılıklarım var, bakışımdaki imgeler var. Kendi hissettiğim derinlikler var. Söyle söyleyeyim; şiirlerimde ellerimin haykırışı, yüreğimin yanışı, gözlerimin yakışı, sözlerimin akışı var. Hüzünlü ve sevinçli yansımalarım var. Hayata ve insanlara dair umutlarım var. Ay Düşer Pencereme adlı şiir kitabımda bütün bu saydıklarımı hepsini şiirlerimde görebilirsiniz.

Bize yazdıklarınızdan söz eder misiniz?

Şiir defterime yazıp da sakladığım şiirlerden güzel olanları var. Farklı tarzda oldukları için başka bir kitapta bastırmayı düşünebilirim. Bu sadece bir fikir o şiirleri belki gün yüzüne çıkarmayabilirim de. Bu güne kadar çok şiir yazdım, beş altı kitap olur ama seçici bir insanım. Her yazdığımı bastırmak istemiyorum. Nedeni yeteri kadar derin ve güçlü imgelerle yazamadığımı düşünüyorum. Onları da zamanla yeniden düzenlemek istiyorum. Bazen düzenlediklerim oluyor ama yeterli görmüyorum. İçime sinen şiirlerimden bir kitap çıkardım.

Türk toplumu sizce yeterince okuyor mu?

Türk toplumu şiir okumuyor, kitapevlerine bakıyoruz küçük bir rafı kapsayacak kadar şiir kitabı var. Kitap okumaya gelince kitapevlerinde gördüğüm şiir, roman, düşün, tarih v.s kitapların raflardaki durumunu okurla orantılı görüyorum. En çok satan kitaplar bölümünden bahsetmiyorum bu bölümün kiralanarak çok satan kitap diye sergilendiğini düşünüyorum.

Kitap fuarlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Okur ve yazarın buluşması yönünden iyi oluyor. O havayı solumak okur adına yine güzel bir durum. Kitap istenilen oranda satılıyor mu satılmıyor. İstanbul TÜYAP Kitap Fuarı’nda geçtiğimiz Kasım ayı yanı 2017 yıllında oluşan okuyucu sırasına ya da kitap kuyruğu mu desem, muhteşemdi. Son zamanlarda çoğu şehrimizde belediyelerin kitap fuarlarını desteklemesi ve düzenlemesi çok güzel. Bizim şehrimizde Bolu Belediyesi 3. Kitap Fuarı’nı düzenledi. Küçük şehre göre güzeldi. Her ne kadar bütün fuarlarda çocuk kitapları daha çok satılsa da, kitap fuarları belki yeni nesile kitap okumayı sevdirilebilir.

İzmir TÜYAP’a katıldınız mı?

İzmir TÜYAP Fuarı’na ben katılamadım ama Ay Düşer Pencereme adlı şiir kitabım Temren Yayınları’ndan çıktı ve Temren Yayınları standında katıldı. Orada kitabımın satış durumunu bilmiyorum ama arkadaşlarımdan edindiğim bilgilere göre iyiymiş. İnternette 200 kadar sitede kitabım sergilenip satışı yapılıyor. İnternette kitabımın satışlarının da iyi olduğunu söyleyebilirim.

Hedefleriniz nedir? Amaç edindiğiniz varmak istediğiniz bir nokta var mı?

Şiirlerimin ayaklarının yere basması için çalışıyorum. Türk Dilinin özelliklerine uygun, imge ve meteforlarla beslenmiş, derin manaları olan mısralarla şiirler yazmak, okuyucuda sevgiyi, umudu çoğaltmak ve yurt içinde ve yurt dışında okunan bir şair olmak.

Son kitabınızdan söz edecek olursanız....

Çiçeği burnunda Ay Düşer Pencereme adlı kitabımda her şiirim bir olaydan bir hikayeden sonra yazılmıştır. Durup dururken yazılmış şiirlerim yok. Daha önce de bahsettiğim gibi kitaptaki Çocuk Anne adı şiirimi yıllar önce anneme yazmıştım. Geçmişten günümüze kadar gelen ve kapanmayan bir yara çocuk anneler. Okuyan her çocuk anne ‘beni anlatmışsın’ Gülcandan diyorlar. Çok Dişli Canavar şiirimi çıkar hesapları olan emperyalist güçlere yazdım. Öldürülen Kadınların Ardından bu şiirimi de Özgecan’dan sonra yazdım. Bir edebiyat dergisinde yayınlanan ilk şiirimdir. O zaman anladım ki, kadınlarımızın mutlu gelecekleri için bu tür şiirler yazmam lazım. Bir Babanın Hasreti şiirimde ise bir annenin babaya psikolojik şiddeti var. Ayrılan eşlerden kadın taraf yıllar olmuş çocuğunu babaya göstermemiş, baba iz sürmüşse de bir şekilde eş izini kaybettirmiş. Yıllar sonra çocuğun kendisi babaya ulaşmak istemiş ama çocuğun girişimleri de engellenmiş. Babası ağlayarak anlatırdı. En yandığı şeyde evladının, telefonda baba diye başlayan cümlesi bitmeden birileri tarafından kapatılmış olması, daha sonraları baba evladına, evladı babasına bir kaç kez telefonun edecek olmuş ama bu durum hep engellenmiş. Düşünsenize çocuğun psikolojisi ve gelişimi içinde hoş bir yaşam değil. Ankara’da oturduğumuz yerde komşumuz vardı. Bir sürü çocuğu vardı. Yüreğini Mendil Yap Annem şiirimde o evde ki çocuklarından yola çıkarak yazdım. Hayatın Kıyılarına Vuran Çocuklar şiirimde herkesin bildiği; Aylan Bebek ve savaşlarda en çok zarar gören çocuklar için, yani savaşın çocuklarına yazdım. Senin İçin Başlıyorum Şehidim şiirimi yıllar önce yazmıştım. Nişanlısı asker olan ve daha sonra şehit düşen arkadaşımın hem ağlayıp hem de kendisine teselli verişinin şiirdir. Dilim Hep Gazel Döküyor Anne ömrü iş aramakla geçmiş ve bulduğu işlerinde kısa sürelerle biten arkadaşıma yazmıştım. Kısaca ķitabımda herkes kendisinden bir şiir bulacak ve bu bahsettiğim şiirler, kitabımda ki şiirlerden sadece bazıları. Bunların yanında kitabımda; ümit, özlem, aşk, yalnızlık, hayal kırıklığı v.s ilgili konulardan da oluşan şiirlerimde var. İsteyen Google’a Gülcandan Baydar ya da Ay Düşer Pencereme yazarak 200’e kadar çıkan internet sitelerinden isteyebilirler.

Türkiye’de kitap yayımlamak zor mu?

Çok zor maddi imkanı olmayan kitap bastıramaz. Ben edebiyat dergilerine bile abone olamazdım. Ben bir öykü yazarı tanıyorum. Tüm öyküleri ödül kazanmış ve ödüller kazanıyor ama ücret vermeden kitaplarını basacak yer yok.

Bir yazar-şairin sadece yazarak yaşamını idam ettirmesi mümkün mü? Konu hakkındaki düşünceleriniz?

Mümkün değildir. TV kanallarında gördüğümüz yazar ve şairler ile isim yapmış tanınmış yazar ve şairler yaşamlarını idam ettiriyor olabilirler ama bu her yazan ve şair için geçerli değildir. Çünkü şair ve yazar arkadaşlarımın ve üstatlarımın hepsi var olabilmek için kitap bastıracakları zaman o kitaba para verip bastırıyorlar. Belki imza günlerinde kitaplarını bastırdıkları o parayı yerine koyuyor olabilirler. Kazanıyorlar mı hayır?

Bizimle röportaj yapmayı kabul ettiğiniz için gazetemiz adına teşekkür ederim. Bu söylediklerinize ek olarak belirtmek istediğiniz bir şey var mıdır?

Ben de çok teşekkür ederim. Eklemek istediğim yok ama şiirle ilgili bir çocukluk anımı anlatmak istiyorum. İlkokul 1.sınıfta öğretmenim Rahmetlik Orhan Kandemir sınıfta birkaç arkadaşa ve bana Cumhuriyet Bayram’ında okumamız için şiir vermişti. Benim ki kısa bir şiirdi. Şiir dört beyitten filan oluşuyordu. Ev halkı bana şiiri ezberletebilmek için kağıttan okuyor, dilden söyleyip ezberletmeye çalışıyorlardı ama yok ben ezberleyemiyordum. Ben hariç evde herkes ezberledi. Hatta küçük kardeşim dahi ezberledi. Sonunda annem terliği alıp peşime koşturdu. “Bu şiir ezberlenecek yarında gidip kürsüde paşa paşa okuyacacaksın” dedi. Ben koşup iç çeke çeke babamın arkasına saklandım. Bir müddet sonra Babam ezberletmeye çalıştı. Sonunda bir iki yerde takıla takıla ezberledim. İlkokul beşe giden ablamlarla beraber okula giderken biraz da ablam yolda ezberletti ve sonunda Bayram yerine yani okula gittik. Herkes okudu sıra bana geldi. Şiirimi ön sıralarda oturan ablamın gözlerine baka baka okudum. Bir yerinde takıldıysam da ablamdan aldığım dudak hareketleri ve fısıltılı kopyasıyla okudum. Gerçi daha sonra ki bayramlarda bana verilen şiirleri bülbül gibi okusam da ilk şiir okumamın anısı bu. Annem bunun için bana der ki; “bir zamanlar şiir ezberleyemeyen kızım, şimdi şiir yazıyor. Terlikle seni kovalamasaydım sen şiir mi yazabilirdin, demek ki terlik işe yaradı” diye bana hep latife yapıyor.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.