TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

“Hiç Yunanlı biriyle dost oldunuz mu?”

Bu haftaki röportajımızda Gazeteci-Yazar Uğur Oral ile Türk-Yunan dostluğu üzerine konuştuk. Her iki ülkenin birlikte daha güçlü olacağını söyleyen Oral, Yunanistan ve Türkiye’yi ayrılmış iki sevgiliye benzeterek her zaman tekrar birlikte olma ümidinin olduğunu söyledi

Haber Giriş Tarihi: 17.08.2015 08:04
Haber Güncellenme Tarihi:
Kaynak: Haber Merkezi
ilksesgazetesi.com
“Hiç Yunanlı biriyle dost oldunuz mu?”

ONURHAN ALPAGUT

Sizi kısaca tanıyalım?

İzmir’de doğdum. Karşıyakalıyım. Yirmi sekiz yıldır aktif olarak gazetecilik yapıyorum. Bu bağlamda İzmir’de birçok basın kuruluşunun Haber Müdürlüğü, Genel Yayın Yönetmenliğini yaptım. Fransızca ve İngilizce dillerine hakimim. Şu an Siyaset ve Ekonomi üzerine yazılar yazıyorum. 28 Yıl süresince birçok ödüle layık görüldüm. Bunun dışında pek çok yayın kuruluşunun, kurulumunda aktif rol üstlendim. 1993 Yılında Fransız Dili Basın ve Yayın Birliği’ne üye oldum. La Gazzette’nin Türkiye temsilciliğini yaptım. Yurt dışında yabancı dilde yazdığım makalelerim yayınlandı. 28 yıldır olduğu gibi yine aynı heyecanımı koruyarak, üretmeye, kamuoyunu bilgilendirmeye devam ediyorum.

Türk-Yunan dostluğunu pekiştirmeyi kendinize amaç edindiniz. Bu misyon sizde nasıl oluştu?

İlk defa Yunanistan’a bundan 20 yıl öncesinde bir röportaj için gittim. Bu Atina ve Selanik’te 2 günlük bir geziydi. Yunanistan’a ilk defa giderken, her insan gibi kafamda birçok soru işareti vardı. Çünkü, biz birtakım öğretilerle yetiştik. O düşünceler ve öğretilerle o şekilde gittim. 20 Yıl evvel ilk gittiğimde insanlardan muazzam bir yakınlık gördüm. Gittiğim her yerde, Türk olduğumu söylediğimde büyük bir dostlukla karşılaştım. Hele ki İzmirli olduğumu söylediğim zaman bu kat be kat arttı. İnsanlar muhteşem ilgiliydi, hatta öyle ki orada kahve içmekten miğdem ağrıdı. Her gittiğim yerde insanlar bırakmıyordu bir yere gideyim. İşte o zaman kendime dedim ki, biz bazı şeyleri yanlış biliyormuşuz. Bu duygunun aynısını Türkiye'ye gelen Yunanlılardan da dinledim. İlk defa Yunanistan'dan Türkiye'ye gelen biriside bu öğretilerden geçtiği için onlarda bir takım önyargılarla buraya geliyorlar. Ama Türkiye'ye geldikleri zaman insanlarımızla birebir temasa girdikleri takdirde ne kadar hataya düştüklerini, yanlış düşünce içerisinde olduklarını, yanlış önyargılar taşıdıklarını kendileri de anlıyor. Biz sürekli bunları paylaşıyoruz. Türkiye’ye gelmiş, gitmiş Yunanlı dostlarımla konuştuğum zaman herkes aynı şeyleri söylüyor. ‘Biz yanlış biliyormuşuz’ diyorlar. Bu gerçekle yüz yüze geldikleri zaman, insanlara bunu aktarabilmenin önemine inandım. Ayrıca köken olarak Selanikli olduğum için, yaşadığım olaylarla yüz yüze geldikten sonra yaklaşık 20 yıldır bunun mücadelesini veriyorum. İki toplumun arasındaki nahoşluğun tamamen suni olduğunu  aşılması gereken, geride kalmış bir durum olduğunu savunanlardanım. Benim iddiam; Türkiye'ye gelen her Yunanlı yada Yunanistan'a giden her Türk çevresine olumlu düşüncelerini yaymaya başlıyor. Dolayısıyla ben bu düşünceleri insanlara yayabilmek için çaba içerisindeyim. Bu bağlamda hem Türkiye’de hem de Yunanistan’da bu konuda çabalarım oldu. Benim tüm arzum, yarınlarda çocuklarımıza barış, kardeşlik, dostluk ve sevgi soluyacakları bir dünya bırakmak. Her şey çocukla başlar. Ne kadar nitelikli çocuk eğitirseniz gelecek nesillerde o şekilde biçimlenir. O yüzden ben öncelikle çocuk diyorum. Çocuklara bu pozitif duyguların aşılanabilmesi için de ebeveynlerin örnek olmasını düşünüyorum.

Geçmişten günümüze Türk-Yunan dostluğu hakkında neler söyleyebilirsiniz?

Geçmişte yaşanan bir takım olaylar malum. O tatsız yıllarda neler olduğunu herkes biliyor. Ama bunlar geçmişte kaldı. Bizim yarınlara bakabilmemiz lazım. Bu bağlamda bir takım somut olayları size aktarmak istiyorum: Yunanistan 2. Dünya savaşı zamanında çok zor yıllar geçirdi. İşgal altında kalmış. 1941 yılında büyük kıtlık yaşanmış. O zamanlarda Türkiye’den Yunanistan’a gemilerce yardım gitti. Türkiye Yunanistan’ın imdadına koşmuş. Yunanistan Türkiye’den giden yardımlar sayesinde ayakta durabilmiş. Hatta Türkler hasta Yunan çocuklarını almışlar ve tedavi edip, tekrar ülkelerine yollamışlar. İşte o zamanlarda Türkiye Yunanistan'a dostluk elini uzatmış, kucak açmıştır. Aynı şekilde Türkiye'de yaşanan o büyük depremde Yunanlılar Türklere yardım etmiştir. Ülkede seferberlik ilan edilerek kan bağışları ve yardımlar gelmiştir. Ben Yunanistan ile Türkiye’yi iki ayrılmış iki sevgili ancak her zaman tekrar birlikte olma ümidi olan iki sevgiliye benzetiyorum. Zamanında birlikteymişiz sonra ayrılmışız ama içimizde birbirimize duyduğumuz aşk bitmemiş. Ortada yaşanmış bir geçmiş ve paylaşımlar vardır. Dolayısıyla bu tarz örneklerin artarak çoğalacağına inanıyorum. Bugün iddia ediyorum; Yunanistan'ın en büyük sıkıntısında en yakınında bulacakları ülke Türkiye’dir. Bu durum Türkiye için de geçerlidir.

Sizce Türklerin ve Yunanlıların ortak noktaları nelerdir?

Birçok ortak yönümüz var. Yıllarca yaşanmışlıklarımız mevcut. Akrabalık ilişkileri kurulmuş, komşuluklar oluşmuş. Bizler et ve tırnak gibiyiz birbirimizden ayrılamayız. Bu ilişkiler bizim müziğimizi, yemeklerimizi ve birçok şeyimizi etkilemiş. Bugün bir Yunan şarkısını dinlediğiniz takdirde çoğunda Türk ezgilerini görürsün. Türkçe bir şarkı dinlediğinizde de Yunan ezgilerini görürsünüz. Ayrıca İki toplumun karakter yapısı da birbirine benzer. Her iki medeniyette Akdenizlidir. Dans etmeyi, eğlenmeyi sever. Bu kadar çok ortak paydanın olmasında geçmişte beraber yaşamanın, karşılıklı etkileşime girmenin çok büyük etkisi var. Yaşanan mübadele sonrasında Türkiye'ye ve Yunanlıların getirdiği bir kültür var. Bu kültürde harmanlanmıştır. Bunun sonucunda doğal bir kültür gökkuşağı oluşuyor. Özümüze baktığımızda yüzde 75 aynı değerleri, duyguları paylaşıyoruz.

Bu bağlamda bize çalışmalarınızdan bahseder misiniz?

Yunanistan’da üç tane fotoğraf sergisi açtım. Daha önceki röportajlarımızda da söylediğim gibi olmazsa olmazım her zaman hayır için olmasıdır. Bu üç sergiyi de Yunanlı zihinsel engelli çocuklar için açtım. Türkiye'de Yunanlı bir sanatçıyla ortak sergi açtım. Yine bu sergide Türkiye'de ki zihinsel engelli çocuklar için oldu. En son Yunanistan'a gittiğimde 2 tane konferansım oldu. Ayrıca Türkiye’de verdiğim ‘Dostum Mehmet, arkadaşım Yorgo’ adlı konferansım oldu. Bunu da iki toplum açısından dostluğu pekiştirmek üzerine yaptım. Konferanslarımda elimden geldiğince iki tarafta da gördüklerimi insanlara aktarmaya çalışıyorum. Bunu ben kendime misyon edindim. Her Yunanistan'a gittiğimde de ilişkilerin geliştiğini görüyorum. Özellikle adalar açısından bu fark ediliyor. Her yıl Türkiye'den Yunanistan'a 1 milyon turist gidiyor. Bu çok ciddi bir rakam. Konferanslarımda insanlara ilk sorum, daha evvel Yunanistan'da bulundunuz mu? oluyor. Bunun cevabı bir şekilde herkesin Yunanistan'a gittiği şeklinde oluyor. İnsanlara ikinci sorduğum soru, hiç daha önce Yunanlı biri ile dost oldunuz mu? Dost olabilmek burada çok önemli. Onlarla birlikte yaşamak bir takım şeyleri paylaşmak gerekiyor. Bunun dışında Yunanistan'da bir felsefe kitabım çıkacak. Aralıkta tekrar Yunanistan'a gideceğim, orada fotoğraf sergisi ve konferanslar gerçekleştireceğim. Bu konferanslardan zevk alıyorum. Biliyorum ki, benim verdiğim her çaba gelecek nesillere dostluk ve barış olarak geri dönecek. Artık her iki toplumunda bir takım şeyleri geride bırakıp, geleceğe odaklanması lazım. Bu konuda hepimize görevler düşüyor. Birtakım yanlış yargıların yıkılması gerek.

Yunanistan’da yaşanan kriz ülkeler arasındaki ilişkiyi nasıl etkiler?

Yunanistan’da yeni değil yıllar öncesine dayanan bir ekonomik kriz var. Özellikle Avrupa Birliği’ne girdikten sonra Yunanistan izlenen yanlış siyasetlerin neticesinde bugüne geldi. Bu krizden çıkması da kolay değil. Şu an birtakım tedbirler alınıyor. Ancak düze çıkılabilmesi uzun yıllar gerekli. Bu bağlamda Yunanistan’da yaşanan bu kriz Türkiye ile bağların ısıtılması anlamında önemli. Bu anlamda birçok özel Üniversite'de Yunanlı öğretim üyeleri görev yapıyor. Yunanistan'da kriz dolayısıyla kapanan hava yollarından bazı pilotlar Türkiye’de çalışıyor. Bunlar önemli gelişmeler. Ülkeler arasındaki coğrafi yakınlık bu noktada önem kazanıyor. Türkiye'nin Yunanistan'a verebileceği birçok destek var. Türkiye kriz konusunda tecrübeli bir ülke. Birtakım krizler yaşadığımızdan dolayı Yunanistan'a bu konuda tecrübelerini aktarabilir. Ayrıca Yunanistan Avrupa Birliği üyesi. Bu anlamda Yunanistan'ı ardına almış bir Türkiye’nin neler yapabileceğini bir düşünün. Yunanistan Türkiye'nin AB pazarında daha çok yer alması için önemli bir kazanım olacaktır. Birbirimizle kuracağımız ilişkiler sonucu elimiz daha da güçlenecektir.

Uğur Oral kimdir?

Gazeteci-Yazar Uğur Oral 1969 yılında İzmir'de doğdu. İlkokulu Karşıyaka Cumhuriyet İlköğretim Okulu’nda ,ortaokulu, İzmir Özel Saint Joseph Fransız Koleji’nde okudu. Ardından Özel Tevfik Fikret Lisesi’nde eğitimine devam eden Uğur Oral son sınıfı mezunu olduğu İzmir Karşıyaka Lisesi'nde tamamladı. Sonradan Dokuz Eylül Üniversitesi Eğitim Fakültesi Fransız Dili Ana Bilim Dalı'na geçti ve buradan mezun oldu. Yüksek lisansını DEÜ Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü'nde yaptı.Halen aynı enstitüde doktora eğitimine devam etmektedir. Fransızca ve İngilizce bilen Uğur Oral gazeteciliğe 1987 yılında Yeni Asır Gazetesi'nde başladı. Branş olarak politikayı seçti ve bu alanda uzmanlaştı.Yeni Asır Gazetesi'nde görev aldığı süre içerisinde birçok haber, araştırma ve yazı dizisine imza koydu, ödüller kazandı. Ardından İzmir'in ilk özel Radyosunun (Genç Radyo) kuruluş çalışmalarına katılarak Genel Yayın görevini üstlendi. Birçok yerel basın organının kuruluşunda idareci olarak görev yaptı. 1993 yılında Merkezi Paris'te bulunan Uluslararası Fransız Dili Basını ve Gazetecileri Birliğine kabul edildi.Uluslararası basın kartını taşıdığı söz konusu birliğin Türkiye'deki örgütlenmesinde görev aldı ve yayın organı La Gazette'in Türkiye muhabirliğini üstlendi. Fransa, İsviçre ve Avusturya Basın'nda yabancı dilde kaleme aldığı makaleleri yayınlandı. Birçok okulda, sivil toplum örgütlerinin toplantılarında yazılı ve görsel yayıncılık konulu konferanslar verdi, panellerde konuşmacılık yaptı. İzmir'de yazılı ve görsel basına birçok yeni ismin kazandırılmasına öncülük etti."Avrupa'da yerel basın" konusunda geniş çaplı araştırmalar yaptı. Batılı Ülkelerde görsel ve yazılı basın organlarının tiraj, izlenme oranını artırma teknikleri hususunda incelemelerde bulundu ve bu alanda birçok yerel basın kuruluşuna danışmanlık yaptı. 1995 yılında ilk kitabı yayımlandı. Halen basıma hazır 4 kitabı bulunmaktadır. Yedek Subaylığını Genel Kurmay Başkanlığı’nda Fransızca mütercimi olarak tamamladı. Ankara'da bir yıl süresince Gözlem Gazetesi adına siyaset ve ekonomik içerikli ‘Haftanın sohbetlerini’ni hazırladı. İzmir'e geri dönüşüyle birlikte Oral Yayıncılık Ltd. Şti'yi kurdu ve basın sektöründe işverenliğe yöneldi. İlk olarak, 15 günde bir yayınlanan, İzmir'in ilk haber aktüalite dergisi İzmir 2000'i kurdu.2003 yılında Ege Kültür Platformu'nun on yılda bir tertip ettiği ‘İzmir'de On yılın En iyileri’ organizasyonu kapsamında ‘Son 10 yılın En başarılı  Basın Kuruluşu Yöneticisi’ ödülünü aldı.Fotoğraf sanatıyla çok küçük yaşlardan beri ilgilenmekte olan Uğur Oral ikisi Yunanistan'ın başkenti Atina'da olmak üzere 8 kişisel fotoğraf sergisine imzasını koydu. Bugün itibarıyla yerli ve yabancı basın organlarında makaleleri ve araştırma yazıları yayınlanan Uğur Oral çeşitli sivil toplum kuruluşlarının, okulların ve fikir kulüplerinin davetlisi olarak Türkiye'nin birçok yerinde konferanslar vermektedir.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.